Amerikancı mısın, Rusçu mu

Rusya lideri Putin "Üye ülkelere Sovyetlerden ayrılma hakkını vermek birliğin temeline döşenen bir mayındı" dedi geçen gün Ukrayna'ya asker gönderme kararını duyururken. Uzun konuşmasında tarih ve jeopolitik kavramları üzerinden bugünkü dış politikasının esaslarını açıkladı. Ukrayna'nın SSCB liderlerinin hatalı siyasi tercihleri sonucunda yapay olarak oluşturulmuş bir devlet olduğunu iddia etti. Hatta geçmişte Rus imparatorluğunun hegemonyasına girmiş olan diğer devletler için de "bağımsız olmaya hakları yok" demeye getirdi. Rus İmparatorluğunu yeniden inşa etmeye yönelik dış politika hedefini bütün açıklığıyla dünyaya ilan etti.Bu çerçevede Ortodoks Hristiyan inancını Rus kimliğinin temeli olarak zikretti. Nitekim 2020 referandumunda yapılan değişiklikle anayasaya "Binlerce yıllık geçmişin birleştirdiği Rusya atalarının anısını ve Tanrı'ya inancını koruyor" cümlesi eklenmişti. Devlet başkanlığı yetkilerini ve gücünü daha da artıran düzenlemenin yer aldığı söz konusu değişiklikle Putin'e de 2036'ya kadar iş başında kalma hakkı tanınıyordu. Bu çokça konuşuldu ama asıl önemli kısımlar devletin tanımıyla ilgili olanlardı. Sözgelimi Rusya Federasyonu'nun bin yıllık tarihi olan bir devlet olarak hem Çarlığın hem de SSCB'nin doğal mirasçısı sayılması Ruslarla ilgili "kurucu halk" ifadesinin kullanılmasıSovyet devrindeki "halkların kardeşliği" retoriğinin sessizce yürürlükten kaldırılması anlamına gelen bu son değişiklik bile tek başına gösteriyor ki Rusya'nın mevcut yönetimi Deli Petro'nun ve Stalin'in ayak izlerini takip eden bir dış politika benimsemiş bulunuyor. Adım adım bu yolda ilerliyorlar. Ukrayna'nın başına gelenler de bununla ilgili.Buna karşılık Rusya'nın güç kullanarak komşu ülkelerin egemenliklerini çiğnemesine, "Benim doğal ve tarihî mirasım" diyerek başka milletlerin toprakları üzerinde hak iddia etmesine karşı çıkmayı "Amerikancılık" diye görenler var bizim ülkemizde. Profesyonel amaçla kafa karıştırmaya ve propaganda yapmaya çalışanları bir kenara ayırırsak, bir tür zihin illüzyonu yol açıyor olmalı bu düşünce şekline. "Amerika'ya karşı olduğumuza göre bu ülkenin karşısında olanların da yanında olmalıyız" gibi bir mantık belirliyor bu çarpık yaklaşımı galibaİki yüzyılı aşkın süredir Rus yayılmasının tehdidi altında olan bir ülkenin okur yazarları Rusya'nın bugüne kadar hiç değişmeyen ve -coğrafya değişmediği sürece- değişmeyecek olan dış politikası hakkında bu derecede bilgisiz olabilir miDüşünün ki "ABD Ukrayna'ya silah satmak için Rusya'yı tahrik edip savaş çıkarmaya çalışıyor" tespitinde (!) bulunanlar oldu. "Ukrayna'da olan şey ABD'nin Rusya'ya diz çöktürme girişiminin başarısız olmasıdır" dedi bir emekli büyükelçimiz. "Ukrayna'da yaşanan savaşın sorumluları ABD emperyalizmi ve Ukrayna'daki faşist iktidardır" dedi solcularımız, hiçbirimizi şaşırtmadan.Haydi solcuları bir yana bırakın, milliyetçi veya ulusalcı olma iddiasındaki birilerinin Ukrayna'nın işgali girişimini "Rusya emperyalist Batı'ya haddini bildirdi" diye yorumlaması akılla açıklanabilir miAsgari seviyede tarih, coğrafya ve dış politika malûmatı olan herkes bilir ki -mevcut jeopolitik gereği- bu bölgede Rusya doğal rakibimiz, Ukrayna ise (Azerbaycan ve Gürcistan gibi) doğal müttefikimizdir. Aynı şekilde İran ve Yunanistan çıkarlarımızın çoklukla örtüşmediği komşularımızdır. Ama elbette bu ülkelerle sürekli çatışma halinde olmamız gerekmiyor. Bilakis bölgesel ticaret başta olmak üzere birçok alanda işbirliği içinde olmak, çatışan çıkarlarımızı geriye itip çakışan çıkarlara odaklanmak zorundayız. Gelgelelim bunun anlamı temkini elden bırakmak, ilişkilerin sınırını gözden kaçırmak, hele hele milli çıkarlarımızı unutmak değil. Güvenliğimizi güvence altına alacak olan savunma politikamızı realist esaslar üzerinde inşa ettikten sonra (yani eşeği sağlam kazığa bağladıktan sonra) bölge ülkeleriyle her türlü işbirliğine açık olmamız rasyonalitenin icabı. İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki "büyük paylaşım" hengamesinde, tarihî ve jeopolitik devamlılık içindeki milli dış politikasının gereği olarak Boğazlarda hak iddiası ve toprak talebiyle karşımıza çıkan Rusya gerçeğini unutup "NATO'da ne işimiz var" diyor bazılarımız bugün.Batı emperyalizmi tarihi ve aktüel bir realite Ama eğer -18. yüzyıldan bu yana hep yaptığımız gibi- iki şerden