Savunma sanayiinde zamanı yakalamak

Geçtiğimiz günlerde Amerikan Forbes dergisinde "Türkiye hiper bir savaşta savaşabilecek bir ordu kuruyor" başlıklı bir makale yayınlandı. Makalede Türkiye'nin, askeri bütçesinin 20 milyar dolardan biraz fazla olmasına rağmen göz kamaştırıcı bir savunma sanayii kurduğu ve birçok ülkede çatışmaların seyrini değiştirdiği yazılıyordu. Başarının yenilikçi silahlar, askeri stratejiler ve taktiklerle geldiğini vurgulayan yazı, bilhassa akıllı silah sistemlerine yapılan yatırımların altını çiziyordu. Yazıda son olarak en gelişmiş silahların isimleri ve özellikleri tek tek sıralanıyordu. Özetle, Türkiye'nin silah sanayisinde zamanı yakalamasından övgüyle bahsediliyordu. Başka bir deyişle, mesela kurşun, top, tüfek gibi sıradan silahların üretimine ağırlık vermek yerine çeşitli büyüklüklerde SİHA'lar, lazer silahları, sinyal karıştırıcılar, uçak gemisi, elektromanyetik silahlar, füzeler ve jetlere yatırım yapıldığı vurgulanıyordu. Üstelik tüm bunlar kısıtlı bütçe ile yapılıyordu. Hükümet savunma sanayii gibi başka sektörlerde de doğru zamanlı yatırımlar yapıyor. Mesela şehir hastaneleri öyle bir zamanda yapıldı ki, olmasalardı pandemi daha da zor geçecekti. Ya da herkesin elektrikli araçlara geçtiği bir devirde yerli otomobili elektrikli olarak üretmek yerinde bir karardı. Hem bu vesile ile TOGG'un piyasada yer bulması ve bir marka haline gelmesi kolay olacaktır (bkz. Tesla). Çünkü petrolle çalışan araba ürettiğinizde 100 küsur yıllık firmalarla yarışacaksınız ve rekabet edemeyeceksiniz. Oysaki elektrikli araçlar segmenti hâlâ bakir ve yerli araba için yeterli yer var. Diğer sektörler bir yana, savunma sanayisine doğru zamanda doğru silahlarla başlanması Türkiye'ye iyi silah üreten bir ülke imajı kazandırdı. Muhtemelen bu prestij sayesinde tarım ilaçlamasında kullanılan İHA'lar bile dış piyasada kolayca satılacaktır. Henüz yeni teslim edilen füzeler ve daha üretimine başlanmamış tank ve jet gibi silahlar da boy göstermeye başlayınca durum daha da değişecektir. Doğru zamanlamanın