Yirmi dört saat ahlaklı kalabilen insan
Yirmi dört saat ahlaklı kalabilen insan
Hüseyin Öztürk
Yazının başlığı, merhum Nuri Pakdil'in "Biat II" kitabından. Şöyle diyor:
"Yirmi dört saat ahlaklı kalabilen insan çok azdır. Dün tanıdığınızı bugün tanıyamaz oluyorsunuz. Ben de başkası için böyle oluyorum belki.
İlişkilerin de sağlıklı kalabilmesi ahlaka bağlı. Ahlaktan yoksunluk çürütüyor ilişkilerimizi. Kişiler arasındaki ilişikler bu temel yasanın dışında değil ki"!
Sevimsiz bir soru ama soracağız mecburen. Peki, bu hale nasıl geldik
Sorunun çok cevabı vardır. Bir sürü gerekçe ileri sürebiliriz, hatta uzun uzun konuşabiliriz lakin bir faydası olmayacağını da zihnimizin bir tarafına not etmeliyiz.
Bugün veya yarın hatta geçmişe dair bile hesabını veremeyeceğimiz o kadar lüzumsuz fikirlerle, düşüncelerle, görüntülerle hafızamızı işgale uğratıyoruz ki, o işgalden kurtulup da kendimiz gelmemiz gittikçe zorlaşıyor.
Nuri Pakdil ile devam edelim tespitlere. Reçeteyi de kendimiz bulalım. Çünkü her hastalığın şifası insanın kendisinde vardır, yeter ki, kendi eczacımız olabilelim.
"Yeryüzü hızla bir cehenneme doğru kayıyor. Herkes, kendi cehennemiyle o cehenneme doğru ilerliyor.
Kutsal kitaptan uzaklaştıkça, kutsal kitabı okumayı bıraktıkça, kendi içörgütümüzü kuramayacağımızı hiç düşündüğümüz oluyor mu
Bu çağ, insanda iki öğeyi tamamladıysa bile bu iki öğeyi insanda azalttı; ahlak ile onur. Çağımız insanının yalpalayarak yürüyüşü, bir sarhoş gibi konuşuşu hep bundandır.
Maddesel gereksinimlerini karşılayışı, bolca karşılayışı, çağımız insanını onurlu yapamıyor.
Öylesine bir dışörgüt, insanın içörgütüyle savaşım veriyor ki, maddesel gereksinmelerin karşılanışı, insanın onurundan küçük küçük parçaları alıp götürüyor".
Evet, bu gidişle galiba yeryüzü, insanın ahlaksız ve onursuz ağırlığına herhalde dayanamayacaktır.
Sabah gözümüzü açıp, haberlere şöyle bir göz attığımızda bile insanı insanlıktan çıkaran pek çok kıyameti istetecek hadiselerle karşılaşmaktayız.