Tarih, insan, şehir ve Bursa

Üsküp ki Yıldırım Bayezid Han diyarıdır,
Evlad-ı Fatihan'a onun yadigârıdır.
Firuze kubbelerle bizim şehrimizdi o;
Yalnız bizimdi, çehre ve ruhiyle bizdi o.
Üsküp ki Şardağ'ında devamıydı Bursa'nın.
Bir lale bahçesiydi dökülmüş temiz kanın.

Yahya Kemal, "Kaybolan Şehir" isimli şiirinde, Üsküp'ü Yıldırım Bayezid diyarı sayarken, Bursa'nın da; Osmangazi, Orhangazi, I. Murad Hüdavendigar'ın devamında Yıldırım Bayezid Han diyarı olduğunu vurgular.

Tarih, insan, şehir, kültür, sanat ve toplamında medeniyet denilince akla ilk gelen şehirlerden birisi Bursa'dır.

Haliyle Cihan Devleti Osmanlı'nın, yedi yüz yıl dünyaya "insanlık" götürdüğü şehrin başlangıcı da Bursa'dır.

Tarih boyunca ipek yollarıyla birlikte ticaretten, tarihe, kültürden sanata, Bursa'nın adının geçmediği şehir tarihi yoktur.

Yine Bursa başkentliğinden bu yana "baba ocağı" "ana kucağı" olagelmiştir. Ensar ve muhacir kavramlarının yıllardır neşvünema bulduğu nadir şehirlerdendir.

Böyle bir şehirde hayat, diğer beldelere göre ayrıcalıklı olsa gerektir. Misafir sıfatıyla kalmak ayrıcalıklı olabilir amma "mukim" olanlar da böyle şahitlik etmektedirler.

Ne zaman Bursa'ya yolum uğrasa, kendimi bir stres küresinin içinden çıkmış gibi hissederim. Şehrin tarihi alanı adeta tedavi merkezi gibidir.

Tabii şehrin manevi sahibi Emir Sultan'dan başlayarak, Hanlar bölgesi ve Ulu Camii ile Tophane semtinde şehrin diğer manevi sahibi Üftade Hz.leri, sonra Osmangazi, Orhangazi, ardından Muradiye'ye inip, tarihin sahiplerini ziyaret ettikten sonra Çekirge'ye çıkıp, I. Murad Hüdavendigar'da huzurun tadına varmak kaydıyla.

İşte Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" kitabında anlattığı ve "Bursa'da Zaman" şiiri kadar olmasa da zatımın Bursa'sı buralardan ibarettir.

Yalnız günümüzde bir şehri sevdiren, sahip çıkılmasını sağlayan ana güç, o beldenin şehremanetleridir. Yani yerel yöneticileri, belediye başkanlarıdır.