İstiklal Marşı'nın manevi gücü

İstiklal Marşı'nın manevi gücü

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Bugün İstiklal Marşı'nın kabulünün 104. yılı.

104 yıl önce kabul edildiğinde; bir milletin yeniden dirilişinin marşı olarak Mecliste okunmuş, ayakta tezahüratlarla karşılanmış, bu hali gören Mehmet Akif, gösterilen ilgiden mahcup olarak kendisini dışarı atmış ve bir müddet içeri girememiştir.

Topraklarımıza; mensubiyet ve mesuliyet inancıyla sahip çıkan, vatanımızın bekası için yüreğinde zerre kadar samimiyet hissi taşıyan her insanın söyleyeceği şudur.

-"Bu marşı Akif'ten başkası yazamazdı".

Evet, yarışmaya yüzlerce şiir katılmıştı fakat hiçbirisi, Mehmet Akif'in şiiri kadar milletimizi, amentümüzü manevi bir güçle sarıp sarmalamamıştı.

İstiklal Marşı bu topraklarda kurulmuş bin yıllık devletin ve milletin esareti asla kabul etmeyeceğini, istiklal ve istikbaline sahip çıkacağını gelecek kuşaklara anlatmaktaydı.

10 kıta, 41 mısradan oluşan İstiklal Marşı'nın her mısraı, bu inançla yazılmıştı.

İstiklal Marşı; Balkan Savaşları, Cihan Harbi ve Milli Mücadeleye kadar olan zamanı kapsar, "Naz ve Niyazla" kaleme aldığı; "Ya Rab, Bu Uğursuz Gecenin Yok mu Sabahı" adlı uzun şiirinin bir kıtasında şöyle seslenir:

Dul kaldı kadınlar, babasız kaldı çocuklar,
Bir giryede bin ailenin matemi çağlar!
En kanlı
şenâatle kovulmuş vatanından,
Milyonla hayatın yüreğinden gidiyor kan!

Mehmet Akif; imanıyla var olan, yaşadığı gibi yazan, yazdığıyla bir milletin varlık ve bağımsızlık azmini ortaya koyan, son nefesine kadar bütün bir ömrünü devletimiz ve milletimiz için harcayan bir dava münevveridir.

Mehmet Akif'in ahlakıyla ahlaklanmadan; vatan, millet, devlet, bayrak, din sevdasıyla bütünleşmeden onu anlamak zordur hatta imkânsızdır.

Şükür bugün geldiğimiz noktada Akif'i anlayan ve idrak eden bir devlet yönetimine sahibiz.

Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın iradesi ve Türkiye Yazarlar Birliği