Hikmet Dağı

Hikmet Dağı

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Bu hafta tanıtacağımız eser, keşfedilmeye hazır yazar ve şairlerin kitaplarıyla, keşfedilmişlerin dağlar gibi sağlam bilgi ve hikmetlerini, okuyucularıyla buluşturan Muhit Kitaptan çıkan yayın.

Dağlar gibi irfan yüklü bu eser, topraklarımızmilletimizi yoğuran âlimlerimizin ilim ve hikmet pınarlarından içen, içtiği badeleri, kimi zaman coşkun, kimi zaman ığıl ığıl akan ırmak gibi dile getiren Dursun Çiçek'e ait.

Dursun Çiçek'i okurken; kelimeler gözlerinizi ve zihninizi öyle bir sarar ki, kendinizi o mekânlarda yaşarken bulur ve ruhen dinlenirsiniz.

Hani bazı kitapları okurken, hayalinizden başka yerlerde gezinir, başka düşünceler gelip geçer ya aklınızdan. İşte Dursun Çiçek'in kalemi bunlara müsaade etmiyor.

Zatıma ulaşan son kitaplarından birisi "Hikmet Dağı" ismini taşımakta ve haliyle, "Hikmet Dağı da ne ola ki" sorusu geliyor hatırınıza. Hikmet Dağı'nda neler yok ki

Sorunun cevabını kitaptan verelim:

"Dağlarla ilgili hikâyeleri, masalları severdim çocukken en çok. Nenemden ve dedemden masal vakti dağları anlatmalarını isterdim.

Nenem masallardaki dağları anlatırdı. Kaf Dağı'nı ondan belledim. Gönül Dağı'nı Neşet Ertaş'tan. Ama Nur Dağı'nı, Arafat Dağı'nı, Cudi Dağı'nı, Tur Dağı'nı dedemden, dedelerimden öğrendim.

Ben dedeme Nur Dağı'nı anlat dediğimde, o Efendimizi anlatırdı. Arafat Dağı'nı anlat dediğimde, Hz. Âdem ve Havva'yı. Tur Dağı'nı anlat dediğimde, Hz. Musa'yı

Cudi, Hz. Nuh'tu onun için, Sevr, Hz. Ebubekir, Uhud, Hz. Ömer'di.

Dursun Çiçek, Hikmet Dağı'nda dedesinin yolundan yürüyerek, bu toprakları dini ve milli değerler mayası ile mayalayan hak ve hakikat öğretmenlerinden; "ilim ve hikmet anlaşılsın, yaşasın"