Fetihlerin ve Tarihin Evi Çorum
Gezi izlenimlerimize mecburi ara verdik. Bu yazı geçtiğimiz hafta yayınlanacaktı ama merhum hocamız Prof. Dr. Ersin Nazif Gürdoğan'ın vefatı sebebiyle bugüne kaldı.
Kelime-i Tevhidin ebedileşmesi için fethedilen coğrafyamızın kadir ve kıymetini bilen ve bildikleriyle amel ederek sahip olduğu toplumun tarihine, kültürüne, ekonomisine hizmet eden insanlarımızın ilmini, kıymetini bilerek istifade etmeliyiz.
Fetihlerin ve tarihin evi Çorum'a önce Evliya Çelebi'nin tespitleriyle bakalım ve fethin tapularına kısaca değinelim.
Evliya Çelebi bir fetih seyyahıdır. IV. Murad'ın isteği üzerine başlama sebeplerinden birisi de "fetih topraklarında dini ve ticari hayat nasıldır, atalarımız neler yapmıştır ve daha neler yapılmalıdır" diye bir müfettiş gibi görevlendirilmiştir.
İşte bu seyahatlerinin birinde Çorum'a da uğrar ve halkının çalışkan ve bir ahiler şehri olduğuna belirttikten sonra havasının astım hastalarına şifa dağıttığını, Selçuklu Sultanı Kılıçarslan'ın, hasta oğlu Yakup Mirza ile birlikte çevrede bulunan benzeri hastalıklara müptela insanları buraya göndermiş ve sağlıklarına kavuşmuşlardır.
Evliyamızı destekleriz ve şahidiz ki, iki gün kaldığımız şehirde böylesine insanın sıhhatine iyi gelecek havayı başka yerde görmedik. Pek latifti.
Çorum'a yolu düşenlerin gitmeleri gereken ilk mekânı söyleyeyim. Ulu Camii görmeli ve ibadet etmeseler bile içeride belli süre oturmalılar. Harika bir huzur mekânı.
Camiye girdiğimde dilimden şu sözler dökülmüştü:
-"Muhteşem, Allahu Ekber. Buraya Hıristiyan birisi girse Müslüman olarak çıkar".
Ulu Camii hakkında bilgilere yer verelim.
Diğer adı "Murad-ı Rabi (Arapça4) Camii olan Ulu Camiinin, Selçuklu Sultanı III. Alâeddin Keykubat zamanında, azatlı kölesi Hayreddin tarafından yaptırıldığı bilinmektedir.
II. Bayezid zamanında meydana gelen büyük depremde harap olmuş, Mimar Sinan tarafından onarılmış.