Düzce'de imece ve Ahilik

Düzce'de imece ve Ahilik

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Bizim medeniyetimizde kardeş olmanın, milli birliği sağlamanın, yardımlaşma ve dayanışmanın önemli köşe taşlarından birisi "imece usulüdür".

İmece sadece birbirimize yardım maksatlı değildir. Gönüllerin buluşması, dargınlıkların giderilmesi, az olana çoktan verilmesi, güçsüze güç katılması, kısacası "kardeş" olmaktır.

Bu hususta tarihten bir örneği paylaşmak istiyorum.

Kafkasya'dan 1863 yılında ilmiye sınıfına mensup olan ve Düzce'ye göç eden Hacı Hasan Efendi'nin oğlu M. Zâhid Kevseri, "Çalıcuma" köyünde doğar.

İlköğrenimini babasından alır, Rüşdiye tahsilini Düzce'de tamamlar ve medrese eğitimine İstanbul'da devam ederek, "Ders-i âm" (Prof.) sıfatıyla, Fatih Câmii'nde dersler verir.

Bir müddet sonra Kahire'ye gider orada da ilmi çalışmalar yaptıktan sonra Mısır Devlet Arşivinde (Dâru'l-Mahfûzâti'l-Mısriyye) mütercim olarak görev yapar.

Muhammed Zahid Kevseri Hz.leri, İslam âleminde, "İslami İlimler Hafızı" olarak bilinir, nice âlimler yetiştirir ve pek çok fıkhi eseri mevcuttur. Geniş bilgi, İslam Ansiklopedisinde var. Mutlaka okunmalıdır.

*

İşte M. Zahid Kevseri Hz.lerinin anlatıldığı ve İlhan Akın'ın kaleme aldığı, "Sılada Gurbet Zahit Kevseri" isimli kitaptan, imece usulüne dair şu örneği paylaşmak istiyorum.

"…Düzce deyip geçmemek lazımdı… Şehrin sınırları dâhilinde herhangi birinin başına bir sıkıntı, ya da felaket geldiğinde hiç vakit geçirmeden, Hz. Ömer adaletine sarılırlar:

'Kimdir Kimin nesidir' diye sorup soruşturmadan, sırf Allah rızası için bir araya gelip yapılması gereken ne ise derhal yerine getirirlerdi.

Şehrin en ücra köşesinde bile olsa, garip gurabanın, dara düşenin yardımına koşulur, eşraf tarafından hayır duası alınırdı.

Sonra da fakire, düşküne iş görmüşlüğün gönül huzuruyla, bir gün Bulgar göçmeni Kudret Efendi'nin çayhanesinde bir araya gelinip mis gibi çayından yudumlanır; öbür gün Arnavutların Arnavut böreği, yanına da Arnavut köftesi lokmalanırdı…