Yavuz Sultan Selim İmarethanesi, (külliyesi) İstanbul'un "Yedi Tepeden" "Beşincisi" olan "Yavuz Sultan Tepesinde" yer almaktadır.
İmarethane (külliye) Hocası İbn Kemal'in (Kemalpaşazade) ifadesiyle, "ömrü ikindi güneşi kadar kısa ama gölgesi de o kadar uzun olmuştur" dediği Sultanın camisi ve türbesi her yerden görülmektedir.
Yavuz Sultan Selim Camii hakkında kaynaklar geniş bilgiler vermektedir ama biz özetlemek durumundayız.
Vakfiyesinde minber, mihrap, minare ve şadırvanlı olarak belirtilen cami, büyük kubbesi ve birer şerefeli iki minaresiyle, Haliç ve Çarşamba semtlerinin incisi olup tabhâneli (misafirhaneli) camilerin son örneğidir.
Cephede ve idarede Yavuz, camide, tekkede "Selim" olan Sultan, Çorlu'nun Sırt köyünde vefatından sonra naaşı İstanbul'a getirilir ve Zenbilli Ali Efendi tarafından Fatih Camii'nde kılınan namaza müteakip, Çukurbostan mevkiine defnedilir.
Kaynaklarda cami ile türbenin aynı tarihte 1522 yılının Aralık ayında, oğul Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırıldığı belirtilir.
Günümüzde ziyaret edenler görecektir ki, Koca Sultan, türbenin içerisinde heybetli sandukası ve muhteşem kavuğu ile ziyaret edenleri selamlıyor gibidir.
Evliya Çelebi bu hali şöyle anlatır:
"Sultan Selim'in kabr-i şerifinde olan mehâbet hiçbir padişah türbesinde yoktur, selîmî destarıyla güya bir ejder-i heftser-misâl kemingâhta âmâde yatar."
Gelelim türbenin ve Yavuz'un bir başka özelliğine. Dedik ya sadece tekkede ve camide değil, hocasının huzurunda tam bir öğrencidir.
Hatta İbn Kemal'in atının ayağından Sultan'ın kaftanına sıçrayan çamura hürmet etmektedir ve vasiyeti gereği o kaftan sandukasının üzerinde serilidir.
Bu kaftanın son durumunu da paylaşalım:
Söz konusu kaftan, zaman içerisinde eskimesi sebebiyle bir müddet kaldırılmışsa da Milli Saraylar Başkanlığı tarafından aslına uygun olarak özel bir yöntemle restore edilip, 2017 yılında Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve 26. Dönemi TBMM Başkanı İsmail Kahraman

110