Ahlatın eski adı Kubbet'ül İslam'dır

Ahlatın eski adı Kubbet'ül İslam'dır

HÜSEYİN ÖZTÜRK

Kızılelması Kelime-i Tevhid olan bir milletin fethettiği şehirlerin İslam şehri olması gayet normaldir. Dolayısıyla Ahlat'ın isminin de "Kubbet'ül İslam" olması pek yerindedir.

Denilir ki; Ahlat, Belh, Buhara ve Merv ile birlikte Kubbet'ül İslam (İslam'ın Kubbesi) olarak anılır. Alparslan'ın fethettiğinde nüfusu 300.000 civarındadır.

Yine kayıtlara göre günümüzde Bulanık ilçesine bağlı Abri köyü, Ahlat'ın ilim yuvası olarak bilinir.

Yavuz Sultan Selim devrine uğrak vuralım:

Yavuz Sultan Selim Çaldıran seferine giderken bugün Erzincan'a bağlı Tercan şehri yakınlarında Ahlat'tan gelen heyeti dinler.

Heyet Yavuz'a; ecdat mezarlarının bulunduğu Ahlat'ta bir kale yapılmasını ve şehrin imar edilmesini ister.

Bunun üzerine Yavuz Ahlat'a bir kale yapılması emrini verir. Yavuz'dan sonra oğul Kanuni Sultan Süleyman Ahlat'la ilgilenir.

Kanuni de Ahlat Kalesi'nin güçlendirilmesini ve bir iç kale yapılması emrini verir. Bugün "Sahil Kale" olarak bilinmektedir

1635 yılına gelindiğinde ise Revan Seferi'ne çıkan Sultan 4. Murat atalarının izinden giderek Ahlat'a uğrar ve o da ecdat kabirlerini ziyaret eder.

Ahlat'ın Osmanlı hâkimiyetinde en rahat nefes aldığı devir, IV. Murat dönemidir.

1639 yılında İran'la yapılan Kasr-ı Şirin antlaşmasından sonra artık doğu sınırları çok uzun zaman değişmez ve Ahlat Osmanlı toprağıdır.

Göl kıyısındaki Sahil Kalesinin inşasıyla yeni Ahlat kurulur lakin bu sefer de tarih 1914 yılını gösterdiğinde Rus işgaline uğrar ve 21 Şubat 1916 yılında bu işgalden kurtulur.

Ahlat'a iki Çelebi de yolunu düşürür. Kâtip Çelebi ve Evliya Çelebi!

Kâtip Çelebi, Ahlat'ın elma ve kayısısı meşhur bağlık bahçelik bir şehir olduğunu kaydeder.