Ahlakın gücü yetmiyorsa afetin gücü yeter
Ahlakın gücünü yok sayanlara yahut yok saydıranlara kimsenin gücü yetmeyebilir ama günü, vakti, saati geldiğinde afetin gücü yeter. Haksız kazanç mutlaka bedel ödetir.
Ahlakın suiistimali afete çağrıdır ve gelir. Haram, rüşvet, irtikâp, hırsızlık, hırs, tamah ve benzeri bilumum kötülükler mutlaka sahibine dünyalık kısmını kendi eliyle tahsil ettirir.
Toplum olarak inkâr edilmeyecek ve akla hayale gelmedik kadar tarifi zor ahlaksızlıklar yaşıyoruz.
Ticaretin pek çok sahasında olduğu gibi özellikle gıda ve beslenme konusunda çarşıda, pazarda arsızlık, hırsızlık, iffetsizlik sel gibi akıyor.
"Kul hakkı" gibi asil bir sözü dahi eder olmaya utanıyoruz. Bu sözü hatırlatırken insanın yüzü kızarıyor. Maalesef her yerde kul hakları, Cehennemi çıldırtacak boyutları aşmış durumda.
"Ahlakın olmadığı yerde devletin masrafı çok olur" derler. Devlet bu ahlaksızlarla uğraşacağız diye dünya kadar masraf yapsa da hırs öyle ayyuka çıkmış, öyle dizginlenemez, öyle vazgeçilmez hale gelmiş ki, ne hak ne hukuk hiçbir şey kâr etmiyor.
Ne yazık ki, geçmiş hadiselerden de ders alınmıyor. Milletin kursağına gidecek gıdaya göz dikenler istisnasız en ağır şekilde bedelini aileleriyle ödemişlerdir, bugünküler de aileleriyle birlikte ödeyeceklerdir.
Dedem rahmetli derdi ki:
-"İnsanların rızkıyla oynayanların mutlaka rızkıyla oynayanlar olur ve kendi elleriyle hem dünyalarını -eğer inanıyorlarsa- hem ahiretlerini heba ederler".
Günümüzde de insanların rızıklarını gasp edenleri görüyoruz. Maliye, Tarım, Ticaret Bakanlıkları, milletimizin cüzdanına ve kursağına göz diken rızık eşkıyalarıyla ilgili olarak sıkı denetimler yapıyor.
Bu hususta haberler birbirini kovalıyor, elbet kim haklı kim haksız bilemeyiz. Haberlere güvenerek hareket edemeyiz. Haberlerin doğru olup olmadığına temkinli yaklaşmalıyız.
Mesela devlet ve millet düşmanlığında hız kesmeyen belli gazeteler, televizyonlar, internet siteleri var, bunlara asla güvenilerek kimse hakkında yargıda bulunamayız.