Kavşakta şiir ile karşılaştım1

1 Ömer Özbay'ın son yazdığı şiirlerden (bu arada, Özbay artık şiirlerini bir kitapta toplamalıdır diye düşünüyorum) sonra doğru dürüst şiir okumamıştım. Şiire ayıracak vaktim mi olmamıştı (oysa bir şeylere ayıracak vaktim her zaman olmuştur). Yoksa insan yaşlandıkça o ferah ve delişmen alınlar şiirlerden uzaklaşmakta mıydı Lisede (yarım asırdan fazla bir zaman ötesinde) bir edebiyat hocam vardı. Aslan Bağruşen miydi adı. O kadar çok şiiri ezbere bilirdi ki, küçücük vücuduna (bir altmış boyu, 55 kilogram ağırlığı ya vardı ya yoktu) bu kadar dize nasıl sığabiliyor diye şaşırırdım. Şaşkınlığım sadece o kadar kalsaydı iyiydi. Gençlik işte. Hocamla yarışa kalkmıştım. Yarışma düzenlerdik aramızda. Kim daha uzun süre, şiirdendizeden başka sözcük kullanmadan günlük yaşantısını sürdürecek... diye. Velhasıl, ömrüm boyunca şiiri hep sevdim, hep saygı gösterdim, hep yanıma yandaş, yoluma yoldaş, hayatıma rehber edindim. Acaba şiirleri sevdiğim kadar şairleri de sevdim mi Yok yok... Çok sevdiğim şairler oldu, sevmediklerimde, bazıları yazdığı şiiri taşıyamıyordu. En çok da, kafiyeli ve manzum metinler yazan kimilerinin şair diye ortalıklarda dolaşmalarına bozuldum. Bozuldum, çünkü o kadarını ben de yapabilirdim. Fakat ben, erken yaşta has şiiri tanıdığım için ve bunlar ayarında ve bunlar ötesinde şeyler yazamam dediğim için, inanır mısınız bir kez bile, gecenin bir vaktinde bir başıma, başımda tüten gençlik buğusuyla daldığım hülyalar içinde dünyayı dönüştürme seanslarında; Efkardan 45 dakikalık vapur yolculuğunda bir paket Maltepe sigarasını bitirdiğim zamanlarda dahi şiir yazmaya kalkışmadım. Belki bunun için (kendimi karıştırsaydım bu kadar seçici olamayabilirdim) has şiirin eteklerine tutunmaya çalışan, gölgesinde ilerlemeye kalkan yetersiz olana hiç yüz vermedim... 2 Geçenlerde Ketebe Yayınları'ndan gelen (bu vesileyle yetkililere çok teşekkür ederim) kitapları karıştırırken, incecik bir şiir kitabını kenara koydum, bir bakayım diye... Daha kitabın ilk sayfasını açar açmaz; "Angajman kurallarını değiştirdik Eser abi Bedenin organizmasından cesedin mekanizmasına geçiyoruz" diye bir davet (yoksa bir emir miydi) karşılaşmayayım mı Neye uğradık derken, neredeyiz diye anlamaya çalışırken; "Nehir, şehri manik ve depresif olarak iki parçaya ayırıyor Eser abi..." tespitini görünce hızlıca düşündüm; 'Eser abi' diyor da 'Eser' benim adım mıydı yoksa... Ben şehrin hangi tarafına düşmüştüm Hiç değilse şizofren olmadığıma şükredebilirim... 3 Furkan Çalışkan'ın 'Kutsal Jeneratörler' isimli şiir kitabıydı elimdeki Furkan İnşaat Mühendisliğini bitirmiş... Nasıl da belli oluyor şiirinde; tabiatta matematik bir sistem vardır, hayatı anlamak için bu ilkelerin bilinmesi gerekir şeklinde özetlenebilecek mühendislik bilgisinin izleri... "Karıma şiirler okuyorum bazen Artık böyle makineler yapmıyorlar diyor bana Öyle demiyor aslında ama ne dese aklıma bir türlü bozulmayan Eski Alman ustalar geliyor." Demek; vücudun organizmasından cesedin mekanizmasını seçince böyle oluyormuş... İster vücudun organizmasında kalalım ister cesedin mekanizmasına ışınlanmış olalım şiir hep var. İyi ki şiir var. Şiir yoksa hayatımız da yok belki. "Yaşamın mor kağıdı için