Katmanlı okuma

1 Geçenlerde yeni Üsküdar Meydanı'nın eteğinde, Hakimiyeti Milliye Caddesi üzerinde, orijinali hamam olup restore edilen; Vakıflar-Vakıf Katılım ve Üsküdar Belediyesince yeni fonksiyon verilen ... bir Mimar Sinan eserinde Sahaflar Çarşısı'nın açılışını yapmıştık. Mekanın üst katı ise kahve-salon haline getirilmiş olup Belediyece işletilmekte. Üsküdar Belediyesi bu mekana has olarak 'Sahaflar Kahvesi Sohbetleri' diye bir etkinlik başlatıyor ve ilk sohbeti de bizim yapmamızı uygun görüyor; Sohbete de duyuru başlığı olarak 'Kitap ile Bir Ömür' ismini uygun görüyorlar... 26 Aralık Pazartesi günü gerçekleştirdik söz konusu sohbeti... Mekanda sürdürülmesi düşünülen sohbetlerin ilkini yapıyor olmamız ve sohbetin adının kitap ile duyuruluyor olması dolayısıyla, Sohbet, kitap, yazı ve okuma kavramları etrafında bir şeyler söyledik. Okuma bağlamında kendimizce bir tasnif yaparak; Düz (lafzi, literal), tefsirci, tevilci, hermenötik (batıni), tarihselci, bütünlükçü, toptancı ve tevriyeli okuma biçimlerinden bahsettik. Tevriyeli okuma biçimine dair orada söylediklerimizi sizinle de paylaşmak istiyorum. 2 Tevriye; bir kelimenin biri yakın biri uzak olmak üzere iki anlamda kullanılmalarına muhtevi edebiyatta bir sanat adıdır. Biz bunu alıp, biraz deforme ederek, bir miktar restorasyona tabi tutarak bir okuma biçimine dönüştürdük ve adını da 'katmanlı okuma biçimi' koyduk... Katmanlı okuma biçimini açıklamak babında bir örneklem üzerinden devam etmek istiyoruz. Bir adam var, adı; Josep Borrel. Görevi; Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı... Bu adam, ekim ayı içinde, AB bünyesinde diplomat yetiştirmek üzere kurulan Akademi'de verdiği derste bir metafor yapıyor. Diyor ki: "Avrupa bir bahçedir (...) dünyanın geri kalanı ise ormandır..." Şimdi, bu söylemi, birlikte katman katman okuyalım istiyorum. Birinci derecede; literal bir okumayla, bahçeden ve ormandan bahsediyor, o kadar, der geçeriz. İkinci derecede; bu söylem göründüğünden öte bir anlam taşıyor her halde deyip üzerine eğildiğimizde; 'Bahçe'nin oluşması için insan çabasına ihtiyaç duyulurken, orman için böyle bir ameliyenin söz konusu olmadığını görmüş ve anlamış oluruz. Üçüncü aşamada; bahçeyi düzenleyenlerin, bahçıvanların doğaya müdahale edebileceklerini, tabiata müdahale edebilmenin ise ancak medeni insanların bir vasfı olduğu anlayışıyla karşılarız. Ormandakiler (ötekiler) ise yaşamlarını ormana uyum sağlayarak sürdürürler, tabiatı değiştirme istekleri, isteseler de bunu başarabilecek güçleri yoktur, gelişmemişlerdir. Yani barbardırlar. Dördüncü basamakta ise; öyleyse Avrupalılar medeni insanlar olup dünyanın geri kalanı ise köledir veya hayvandır. Beşinci aşamada ise şunu görüyoruz: Medeni insanların köleleri eğitmek ve hayvanları ehlîleştirmek gibi bir hakkı ve görevi vardır. Çıkaracağımız son ve altıncı anlam ise: Avrupalılar, (bahçe sahipleri) dünyanın efendisi, gayrısı ise efendilerin hizmetkarlarıdır. Bu anlayış aslında dini bir temele dayanmaktadır: Yahudilerin 'gohim' anlayışına... Buna göre Tanrı sadece Yahudileri insan olarak yaratmıştır.