Büyük iddia

1 "Hocanın araştırmalarına göre Türkiye otuz yıl içerisinde tahminen 90 milyona çıkan nüfusu için yeni konutlar yapmak mecburiyetindedir. Bu konutları nasıl, nerede, hangi şehircilik anlayışına göre inşa etmelidir Bugün sürmekte olan çarpık şehirleşme yolunda mı, yoksa başka bir plan ve anlayış çerçevesinde mi" (Turgut Cansever'in 90'lı yılların sonlarında yaptığı bir konuşmada nakleden Mustafa Kutlu) 2 Nasıl ki; 6 Şubat depremi tarihin kaydettiği en büyük felaketlerden birisi ise; Sayın Cumhurbaşkanı'nın; yıkılan şehirleri bir yıl içerisinde yeniden inşa edileceğine dair beyanı tarihin kaydettiği en büyük iddialardan birisidir. İsterseniz bir daha idrakimize çağıralım: 4 Ne Büyük İskender'in komutanları, ne Roma'nın Sezarları, ne Arap, Fas ve Türk Müslümanları bu kadar kısa bir sürede bunca şehir kurmayı becerememiştir. 3 Hal böyle olunca; devlet tarihi öneme haiz bir taahhüdün altına girince; Eminim ki şu anda yer bilimciler, şehir planlamacıları, mimarlar, mühendisler harıl harıl çalışıyordur. Umarım bu ekibin arasında sosyologlar ve psikologlar da vardır. Ancak bu çalışanlar belli bir noktaya yoğunlaştıkları için algılarında bir daralma söz konusu olabilir. Bu nedenle de bazı hususlar gözden kaçabilir, gündemde yer almayabilir. Bu bağlamda biz de hatırlatma babında kimi hususların altını çizelim istedik. 4 Üsküdar Belediyesi adına yayınlanan Üsküdar Dergisi'nin 15. sayısında Yusuf Civelek'in 'Türk Mimarlığının Son Yüzyılı Üzerine' başlıklı bir yazısı yer almakta. Yusuf Civelek yazıya önce dünya tarihinde yapı inşasının geçirdiği evrelerden başlayarak, klasik yapı tekniğinin Rönesans'tan sonra yeni bir anlayışa dönüştüğünü, bu yeni anlayışın uygulayıcısı olarak mimar (architecture) kelimesinin kullanılmaya başladığını söylemekte. Bu sıralarda Osmanlı'da mimar karşılığı olarak 'hasib' kelimesi kullanılmakta ve kendine uygun bir yapı biçimi ve anlayışı sürmektedir. Ne zaman ki Osmanlı, Batı karşısında zihnen daha geri olduğunu kabullenmeye başlıyor işte o tarihten itibaren başka sahalarda olduğu gibi yapı inşa konusu da Batı'nın etkisi altına giriyor. "II. Mahmud Dönemi, kendi küçük Kurtuluş Savaşı'nın zaferinden (Vaka-i Hayriye) aldığı güçle kıyafetten mimariye kadar sembolik önemi işlevsel öneminden bazen ağır basan reformlar gerçekleştirmişti. Bu tarihten itibaren Türkiye'de mimarlığın, çatışan medeniyet idrakleri bağlamında ideolojik bir sembolik içerik kazanması sürecinin başlamış olduğunu söylemek mümkündür." Her ne kadar söz konusu tarihten sonra Osmanlı toplumunda, özellikle kamu binalarının ve çok küçük, çok krem bir tabaka için yapılan apartmanların yapımında tamamen Avrupa mimarlığı benimsenmiş olsa da sivil yapılarda halen geleneksel tavır devam etmektedir. Cumhuriyetten sonra ise ister büyük şehirlerde ister küçük Anadolu kasabalarında yeni yapılar gelenekten koparak tamamen Avrupai anlayışla yapılmaya başlanmıştır. Gelenekten asriliğemoderniteyeAvrupailiğe geçişin