Biz...

ÇOK ÖZÜR: Pazar günkü yazımızda 'Abdurrahim Karakoç' ismini şaşkınlıkla 'Bahattin Karakoç' olarak yazmışız. Usta'nın ruhaniyetinden ve siz okuyucularımızdan özür dileriz..."Biz kaldırım çocukları ve kaldırım köpekleri, insanların ve hayvanların en kuvvetlisiyiz. Ölümden korkmuyoruz ki hastalıktan korkalım, hastalıktan korkmuyoruz ki sefaletten korkalım, sefaletten korkmuyoruz ki dolgun bir karın sıvamak ihtiyacıyla hamilerimizin önünde el pençe divan durup ve onlara 'Afiyeti devletiniz nasıldır efendim' diye soralım... (...) "İyi olmadık ki fena olup olmadığımıza bakalım." (...) "-Nereye -Kim bilir -Nereye gittiğimizi kim bilir -İşe, eve, kadına, hastaya, arkadaşa, anaya, babaya, oğula, vazifeye, iyiliğe, kötülüğe, mefkureye ve hakikate gidenler -Yolun başında ve sonunda cahiliz (aciziz hb) -Bilmiyoruz -Ver bir cigara. Bir tane mi var Kes yarısını ver..." (Peyami Safa, Bir Tereddüdün Romanı) "Fakir, zenginliği bilmez ya, fakir, fakirliği de bilmez. (..) Elde avuçta varı bilmeyen, elde avuçta yoku ne bilsin, hep böyle olan, öyle olmanın ne olduğunu ne bilsin." (Güray Süngü, Büyük Irmaklardan Bile) "Masa dirsek çökmekti, halı yumuşak sanmaktı, lamba karanlıktan kaçamamak ve ışık aslında gözlerini kısmaktı. Yorulmak çaresizlik, görmek bakışsızlıktı. Anlamak sızı duymak, ağlamak kanamaktı..." (Şule Gürbüz, Öyle miymiş) Geçiş paragrafı: Eğer, yukarıdaki alıntılarla aşağıdaki okuyacaklarınız arasında çelişki görürseniz; Dünyanın kabuğunun kırıldığı, yeryüzünün hercümerç olduğu, canlı-cansız, insan bedeninin toprakla karıştığı, gözyaşının ve kanın birbirlerinin içine doğru aktığı, iyinin ve kötünün hizalandığı, güzelin ve çirkinin anlamını yitirdiği, ovaların utançtan yüzlerinin karartıp yarıldığı, dağın şaşıp kaldığı hengamede benim de aklımın karıştığına hükmedebilirsiniz... 6 Şubat 2023'te, Kadim dinlerin ve medeniyetlerin doğduğu ve neşvünema bulduğu, Asya'yı Avrupa'ya bağlayan Anadolu'da biz; bir kez daha, hüznün ve acının dibini gördük. Öte yandan; mutluluğun, huzurun, sükûnun, sekinenin ne kadar yüce bir yerde durduğunu anladık ve kıymetini bir kez daha içimize doğru haykırdık. Dedik ki; aha şurada depremde de canımızı verebilirdik. Öyleyken bu yücede olan değerleri korumak için başımızı verebilir