Aidiyet-İhtiyar Mükellefiyet ve Fazilet2

Cuma günkü yazımızı; "İnsan dışındaki bütün varlıklar bağımlılıkları içinde yaşarlar; sadece insan, bağımlılıklarını bağlılık haline getirirken, kendi hayatında verili olanı aşan bir imkanı izhar eder. İmkan bilkuvve varlık demek olduğundan, tahakkuku için ihtiyarı icab eder." diye bitirmiştik. Ancak Tahsin Görgün'ün makalesi burada bitmiyordu. İstedik ki; bugün makaleyi tamamlayalım... (derken; kendimizce kısaltarak tabi ki...) "Mümkün olan her şey ihtiyarın ilgi alanına girmez. İhtiyarın ilgi alanına girebilmesi için, mümkün olanın mevcudun ikmali ile alakası olması gerekir. "Mevcut, bir cihetten kamil, başka bir cihetten de eksiktir. Mutlak ile itibari arasındaki açık hiçbir zaman kapanmayacağı için ikmal süreci hiçbir zaman tamamlanmayacaktır. "İnsanlar kendi kemallerini aramayı terk edip, kemali kendilerine aşkın bir varlık vücuda getirip, onda kayboldukları zaman, var olmak bir fonksiyon üstlenmeye iner ki, buna kabaca konformizm denir. Konformizm formlara uymayı işaret ederken, meleke sahibi, yani faziletli insanı en iyi ihtimalle ihmal eder. "Meleke sahibi insanların bulunmadığı durumda kurallar formelleşir; kuralların formelleştiği durumlarda, kurallara uymak ihtiyardan çok irade ile irtibatlanır. Formel kuralların sınırsız geçerli olduğu yerde, teklif ve mükellefiyet yerini fonksiyona ve role bırakır. "İnsanların varlığının anlamını öngörülen ve tanımlanmış fonksiyonlara indirgeyenindiren formel yapılar, özgünlüğü ve özgünlükle doğrudan irtibatlı olan özgürlüğü ya tanımaz ya da tanıdığı zaman dağılır; kendisini, özgünyeni olana göre yeniden tanımlayarak, yeniden inşa eder. "İnsan kadar, insan dışındaki bütün mevcudatın ayırıcı hususiyeti, bağımlılıktır, bağımlı olmayan herhangi bir şey mevcut değildir. Kaldı ki mevcut kadar şey de, daha isim olarak kendi dışını işaret eder. Mevcut iştikak itibariyle bulunmuş demektir. Dolayısı ile mevcut, ancak onu bulma kabiliyetine haiz bir varlığa nispetle anlamlıdır. "Bulunan, yani mevcut insanın aklı ile kavrayarak kendisi ile aidiyet ilişkisi kurabilmesi veya aidiyet ilişkisinin zimmetini tahakkukunu sağlar. "Bağımlı olmayan, dolayısı ile her cihetten kamil olan varlığa, Tanrı denir. "İnsan bağımlı bir varlıktır. Bağımlılığındaki ufkunun sınırları onun mükellefiyetinin sınırlarını belirler. Mükellefiyetin sınırları ise himmetin yüceliği ile alakalıdır. "Hakiki mükellefiyet, malumun ve muktedir olunanın gerçekleştirilmesi vüs'at içinde olanın üstlenilmesi iken hamaset vüs'at ile irtibatsız bir yönelişe işaret eder. "Hakk'ın tecellisi için insanın mevcut ve makul ile irtibat kurması gerekir. "İnsanın ve teklife konu olabilen insan topluluklarının kıymeti, kendilerine tayin ettikleri veya