Ateşkesin adı var!..

İsrail'in 7 Ekim'den bu yana sivil yerleşim yerleri, ibadethaneler, hastaneler ve okulları hedef alan saldırılarında katliamların yaşandığı Gazze'de akan kanı durdurmak için verilen dört günlük "insani ara" dün sabah 07.00'de başladı.

Ateşkesin adı var. "Savaşı bitirmiyoruz, insani aranın ardından saldırılara tekrar başlayacağız" diyen İsrail'e bu cesareti verenlerin başında sürekli barışı tesis edecek adımlar atmak yerine tek taraflı tavrıyla krizi daha da derinleştiren BM Güvenlik Konseyi geliyor.

Gazze'de yaşanan insanlık dramlarında suçlu sadece Netanyahu ve Hükûmeti ile sınırlı değildir. Bu işlenen insanlık suçlarını, bu katliamları görmeyenler, destekleyenler, seyirci kalanlar, görmezden gelenler de "En az bu katliamları işleyenler kadar sorumludur..."

Gazze'de katliam kurbanı çocuk ve kadınların sesine kulak vermeyen Birleşmiş Milletlerin (BM) Genel Sekreteri Guterres önceki gün Refah Sınır Kapısı'ndan içeri sokulmamış. Bu durum sınırlı sayıda ülkenin tasallutundaki BM'nin itibarını kaybettiği ve artık "Yırtılıp çöp tenekesine atıldığının alenen ilanıdır..."

BM' ye uluslararası barışı ve güvenliği koruma konusunda verilen yetkilerin ne ölçüde etkili olduğu bugünün tartışma konusu değildir. Bugün BM ve bazı üye ülkeler, katliamcı İsrail'e verdikleri "açık destekleri" daha önce yaşanan çoğu katliamlarda da ortaya koymuştu.

Dünyanın birçok ülkesi; sözde insan haklarını koruma adına kurulan bu organizasyonun sahte teminatının kurbanı olmuştur. Gazze'de yaşananlar bunların "Gerçek yüzlerini ortaya çıkardı ve tüm dünyada maskelerini düşürdü..."

11 Temmuz 1995 günü Avrupa'da "İkinci Dünya Savaşı sonrası en büyük insanlık trajedisi yaşandı." Srebrenitsa Katliamı Sırplarla anlaşan NATO ve BM bünyesindeki Hollanda askerlerinin bölgeyi terk etmesiyle yaşandı.

Saraybosna'da, 4 yıla yakın süren Sırp kuşatmasında 1601'i çocuk 11 bin 541 kişi hayatını kaybederken barışı ve istikrarı sağlamak, güvenliği korumaktan sorumlu BM Güvenlik Konseyi katliamları seyretti o kadar...

20 Mart 2003'te ABD, BM'nin onayı olmadan Irak'ı işgal etti. İşgal gerekçesi olarak, Irak'ın zenginleştirilmiş uranyum elde etmeye çalıştığını; kitle imha silahları projesini devam ettirdiğini öne sürmüştü.

Irak Hükûmeti, ABD ve dünya barış ve güvenliğine karşı açık bir tehditti. Ancak işgal sonrası açıklanan raporlar Irak'ta herhangi bir kitle imha silahının bulunmadığını ve ABD iddialarının tezgâh olduğunu ortaya koydu.

ABD'nin 'demokrasi ve istikrar' vaadiyle başlattığı Irak işgalinden geriye yıkım, kan ve kaos kaldı. 10 yıl süren işgalde 122 bin sivilin öldüğünün, 135 bin sivilin yaralandığının tahmin edildiğini açıklasa da araştırmalara göre 10 yıllık işgalde hayatını kaybeden Iraklıların toplam sayısı bazılarına göre 600 bin, bazılarına göre de 1 milyon kişi.