Hakkı Yalçın

Takvim

Deprem!

İSTANBUL'DA Silivri merkezli büyük deprem. Artçıları da caba. "Zaten bekleniyordu" demekle meseleyi geçiştirecek miyiz, yoksa daha beterinin anonsu mu sayacağız Şükür ki 23 Nisan nedeniyle okullar tatildi diyoruz. O çocukları deprem konulu derslerden mahrum etmenin bedelini "panik halinde" farklı ödeyebilirdik! Çünkü başımıza gelene kadar her şeyi

Çocuk Bayramı

DÜNYA tarihinde çocuklara armağan edilen tek bayram: 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bu güzelim armağanını çocukluğumuzda en güzel biçimde kutlardık da yabancı ülkelerden bile çocuklar gelirdi. İlkokulu Burgazada'da yatılı okudum. O çağdaş ve aydın öğretmenlerim küçükleri sevmeyi büyükleri saymayı öğrettile

Mürekkep!

ADLİYELERİN önlerinde tek parmak dilekçe yazardı yaşlı amcalar, memleketin halini yazardı gazeteler. Üstelik her satırını doğru yazarlardı. Gazeteci dediğin sade Türkçeyle karnını doyuran insanlardı, genellikle kirada oturur ya emekli ikramiyesiyle ya da kooperatifle ev sahibi olurlardı. Gazetecilik cebi olmayan kısa pantolonlu buluttu, serveti on

Son arzu!

HAPİSHANELERDEN zaman zaman mektuplar geliyor. Sevgi dolu saygı yüklü mektuplar. Yardım isteyenler oluyor da elimden geldiğince onlara ulaşmaya çalışıyorum. Magazin alemindeki ikiyüzlü insanlardansa, böyle çaresiz insanların satırları daha samimi geliyor bana. Eskişehir L Tipi Kapalı Cezaevi İnfaz Kurumu'ndan İ.G isimli kader mahkumunun insani ist

Mutluluk pozu!

AĞAÇLAR da insanlara benziyor, sonbaharda dökülen yaprakların yerini baharda yeni çiçekler aldı. Hayat rengarenk bir masaldı eskiden, en çok çocuklara umut vermek için anlatılırdı. Uç uç böcekleri yoksul çocuklara terlik pabuç dağıtırdı, mutluluktan uçarken! Şimdiki zaman aşina değil o güzelliklere. Başkalarının mutsuzluğuyla mutlu olmak yeni hayat

Onurlu kadın

BİR kadın var, kara sevdasını kilim diye ayaklarının altına sermişler, çaresiz kalmış. Yere düşse de gül yine güldür. Burnu yere düşmüş de eğilip almamış. Masallarında kalmış bisikletsiz çocukluğu, boşa kürek çekmiş acılar denizinde. Uzak şehirlerde yanıp sönen ışıkları yıldız sanmış. Gülmeyi unutmuş yüzü, acılardan usanmış. Bir kadın var, düşleri

Yapay zeka!

YAPAY zeka insanı aptal gibi göstermek için üretilmiş tehlikeli bir oyuncaktır. Çocukluğu olmamıştır, hiçbir öykünün içinde yürümemiş, bir inciri dalından koparmak için ağaca çıkacak gücü bile yoktur. İki parmağının arasına aldığı bilyeyle misket oynamanın sihrini bilmez. Odalar kireç tutmadığı zaman elinden bir halt gelmez. Varsa yoksa hırsızlık,

Uçurtma!

EVVEL zaman içinde çocukların destansı öyküleri gibiydi uçurtma. Tabiat ana bahar gelince teneffüs zilini çalar, "koşun" derdi çocuklara, "kırlara çıkın oynayın, uçurtmalarınızı da alın gelin." Uçurtma gökyüzüyle hayalleri yarıştırmak çocukları bulutlarla tanıştırmaktı. O uçurtmalar ki selam çakardı çocuklara. Gökyüzünün fotoğrafını çeker yollardı

Kardeşlik!

KOCAMAN bir çocuk bahçesi olması gereken dünya, teknolojinin yaydığı virüsle başka bir yöne gidiyor. Ganimeti birileri bölüşüyor da uçurtmaları bombalara yeğleyen çocukların başı yana düşüyor. Nasıl da kolay unuttuk Gazze'deki çocukları, hafızalardan nasıl da kolay sildik iskelete dönmüş Afrikalı çocukların siluetlerini. Ağaçların bile türleri var

Beyaz mendil!

NADİDE zamanlardı, malımızın mülkümüzün yürekler dolusu sevgi ve saygı olduğu yıllar. Para için ruhların satılmadığı, meslek onurunun ayakta olduğu onurlu zamanlar. Biraz sokak çeşmelerinin suyundan, çokça bu toprakların huyundan kaptığımız güzelliklerimiz vardı. Ya pantolonlarımızın arka cebinde ya da ceketimizin iç cebinde mendil taşırdık. Beyaz