Okuma ve yazma iştahı açan kitap

Çocukluğumuzun kimi özel nesneleri vardır. Annemizin el aynası, babamızın bıyık makası, dedemizin köstekli saati gibi. Onlara eşlik eden anılarla birlikte yürürüz yetişkinliğimize. Unutmak olmaz. Dost sohbetlerinde geçer adları, önemleri. Tatlı hikâyelere özne olurlar bazen. Bazen çocukluğun asude günlerini hatırlayıp mutlu olmaya vesile. Bazıları kişisel nostalji kutularımızda bizimle birlikte yaş alır. Bizimle birlikte evden eve, şehirden şehire taşınır. Bazıları da bir yazarın külliyatına girecek yeni kitaba isim olur. Murathan Mungan'ın Metis Yayınları'ndan geçen hafta çıkan "Evrak Çantası" gibi.Çocukluğundan hatırlıyor Mungan da bu nesneyi. Babasına ait evrak çantasını. Kimi zaman babasının yazıhanesinde masanın üstünde, kimi zaman bir koltuğun, sandalyenin. En çok da çantanın gözleri çekermiş dikkatini. Gündelik konuşmalara eşlik eden: "Çantanın gözünde bir yerdedir", "Ön gözüne koymuştum oraya bak", "Bence bu çantayı alalım, bak ne çok gözü var".Evrak çantasını "Yazarın kendi düşünce dünyasının ve içinden geçtiği devrin kaydını tutmasının tanığı bir metafor" olarak niteliyor Mungan. "Kitaptaki her göz yaşamla kurduğum ilişkide başka bir tanıklığımı belgeliyor" diyor. "Evrak Çantası"nda yazarın farklı ilgi alanları, peşine takıldığı temalar, söz almak istediği konular ve kişisel merakları ile ilgili denemeler yer alıyor.Açık yaraya merhemÇantadaki her bir göz, Mungan'ın düşünce dünyasına kısa bir seyahat. "Al gözüm seyreyle" dedirten. Düşünceyi okuyarak seyretme keyfini sevenler için hediye gibi. Sokağın edebiyatta ve sanattaki zengin izdüşümleri çıkıyor "Sokak Gezen Şiirler" adlı ilk gözden. İkinci gözden çok sevdiğim "Gülten Akın Şiiri" . "Gülten Akın zaman içinde adını büyük şaire çıkartmış ilk kadındır" diyor Mungan. 2008'de Fazıl Hüsnü Dağlarca'nın ölümünün ardından Milliyet Kitap ekinde yetkin bir seçici kurulun oylarıyla açık ara "Yaşayan En Büyük Türk Şairi" seçildiğinde duyduğum mutluluğu hatırlıyorum. Onun Dağlarca'dan devraldığı bu sıfatı nasıl büyük bir tevazu ile karşıladığını. Daha önce hiçbir yerde rastlamadığım, iyi bir Akın şiiri okuyucusu olarak kendimin de fark etmediği bir tespitte bulunuyor Mungan. Şairin eller ve dokunmak üzerine yazdığı onlarca dizeden örnekler vererek şöyle diyor: "Gülten Akın insan olarak, kadın olarak, şair olarak dünyaya dokunmak, değmek istemektedir." Gülten Akın şiirine ilişkin bu dört başı mamur denemede, şairin "mısra-i berceste" mertebesine yükselmiş dizesini anmadan geçmiyor: "Ah kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya". Ve ekliyor: "Gülten Akın hayatın sertliği, toplumsal yaşamın hoyratlığı karşısına insan ilişkilerini kuşatan tüm çağrışımlarıyla 'incelik' kavramını koyar". Hoyratlığın, kabalığın alıp başını gittiği günümüzde kalbimdeki açık yaraya merhem gibi sürüyorum Gülten Akın'ın mısra-ı bercestesini, Mungan'ın bu incelikli yazısını.var taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6766687;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6766687;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola