Seyirci koltuğunda hayatın hakkı verilemiyor

Sahne korkusundan mıdır bilinmez, hayata seyirci kalmayı tercih eden insanlar vardır. Hoca beni fark etmesin, soru sormasın diye en arka sırada kendini saklayarak oturan öğrenciler gibi. Sessiz bir varoluş içinde yaşayıp giderler. İnsan, doğası gereği görülmek, anlaşılmak ister. Onlar da bu istekten muaf değildir elbette ama 'bakan'la aralarına bir tül perde çektiklerinde daha konforlu hissederler. Sahne ışıkları içinde hayatının oyununu tadını çıkararak oynamak yerine karanlık salonda oturup izlemeleri de bundandır esasen. Görülmenin bir bedeli vardır çünkü. Performans ister. Ama onlar, kendi hallerinde, hayata minimum katılımla yaşamayı seçmiştir.Oyuncu performansı göstermeyi reddedip seyirci atıllığı içindeki bu insanların edebiyattaki en güzel karşılıklarından biri de John Williams'ın "Stoner" adlı romanı. 1965'te yazılan kitap, o yıllarda hiç ilgi görmedi. Ama ne olduysa 2000'lerin başlarında yeniden keşfedildi. Eleştirmenler, içindeki sessiz varoluşu fark etti. Çok sayıda dünya diline çevrildi, bir milyondan fazla sattı. Türkiye de dahil. Yapı Kredi Yayınları, bu yılın başında kitabı yeniden yayımladı. Ben de bu yeni baskıdan okuma şansına sahip oldum.Yazarın maharetiEvet benim de "Stoner"ı keşfim geç oldu ama 'güç olmasın' hâlini önemserim; güç olmadı. Hatta su gibi akan, edebi lezzetlerden lezzet beğendiren tarifsiz güzellikte bir okuma deneyimi yaşadım. Romanın kahramanı olan 'hayata seyirci' William Stoner, Columbia'dan kırk kilometre uzaktaki Booneville Köyü yakınlarında küçük bir çiftlikte doğuyor. Kaderinin çalışmaktan kamburu çıkmış babası gibi çiftçi olmasına kesin gözüyle bakarken, yine babasının yönlendirmesiyle üniversiteye ziraat okumaya gidiyor. İşin eğitimini alacak ve toprakla daha profesyonel bir ilişki kuracak; amaç bu. Gelin görün ki ikinci sınıfta aldığı İngiliz Edebiyatı Tarihi dersiyle, bütün yaşamı değişiyor. Ziraatı bırakıp edebiyat okumaya başlıyor. İnsan hayatı için önemli bir dönüp noktası bu. Ama Stoner için heyecan gerektirmeyen, sıradan bir tercih. Edebiyata duyduğu aşkı fark etmemek mümkün değil. Ne var ki bu, yazarın mahareti. Stoner, heyecansız, durgun, sessizvar taboolaDivId "";var taboolaPlacement "";if (adServiceConfig.isMobile()) {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_mobile1_milliyet-" 6734057;taboolaPlacement"Mid Article Thumbnails_mobile1_milliyet";}else {taboolaDivId "mid-article-thumbnails_desktop1_milliyet-" 6734057;taboolaPlacement "Mid Article Thumbnails_desktop1_milliyet";}window._taboola window._taboola || ;_taboola.push({ mode: 'thumbnails-mid-a', container: taboolaDivId, placement: taboolaPlacement, target_type: 'mix' });_taboola.push({ article: 'auto', url: 'https:www.milliyet.com.tryazarlarfiliz-aygunduzseyirci-koltugunda-hayatin-hakki-verilemiyor-6734057' });Okul bitince aynı üniversitede öğretmenliğe başlıyor. Püriten ahlakın simgesi Edith ile tanışıp evleniyor. Edebiyat aşkında