İstanbul Müzik Festivali'nin bana ait tarihi

İstanbul Müzik Festivali benim Cumhuriyet gazetesindeki sürekli müzik yazarlığımın da tarihidir. 19. festivalle başlamıştım Cumhuriyet'teki Allegro köşeme. Tarih 16 Haziran 1991'di. "Karanlıkla Işık İç İçe" başlıklı bir yazı. İlk konser o yıl aramızdan ayrılan Saygun'un Yunus Emre Oratoryosu'ydu. Ayrıca o yıl Yunus Emre Yılı ilan edilmişti. Yine o yıl 6 Ocak'ta vefat eden Saygun, Yunus Emre Oratoryosu için şöyle demişti: "Yunus Emre'nin şiirlerini ona aykırı düşmeyecek bir hava içinde musikiye yansıtabilmek kolay bir iş değildi. Tamamıyla makami bir anlayışın hâkim olduğu, içinde yer yer kendime göre şekillendirdiğim ilahilerin bulunduğu bu yazı, bizim geleneklerimize dayanır." Atatürk Kültür Merkezi'ndeki etkinlikte Şef Alexander Schwinck yönetiminde soprano Zehra Yıldız, alto Jaklin Çarkçı, tenor Lütfiyar İmanov ve bas Ayhan Baran solistti. O yazımı şimdi baştan okuyunca tekrar şaşırdım. Örneğin "İDSO açılış gecesinde Yunus Emre oratoryosunu ilk kez ve tek prova ile çaldı" demişim. Herhalde gruplar iyi çalışmıştı. İDSO gibi profesyonel bir topluluk, İDOB gibi bir opera korosu ve ayrıcalıklı solistlerle tek prova yeterli olmuştu. Ama Şef Schwinck, konuk Hollandalı Hagacantare Korosu'nu beğenmemiş ve İstanbul Devlet Opera Korosu'ndan destek istemişti. Bir de notalar okunaksız gelmiş, son dakikada düzeltilmesi zaman almıştı. Koronun yabancı üyeleri ise Türkçede çok zorlanmıştı. Schwinck de eseri ilk kez yönetiyor ve teknik sorunları aşmak için çırpınıyordu ve sonunda "Neyse ki deneyimli solistler ve orkestranın iyi niyetiyle eser ortaya çıktı ama gönlüm çok daha iyi olmasını isterdi" demişti. Sonra teker teker solistlere değinmişim: "Bas Ayhan Baran'ın stilistik folklor yorumu ve bu oratoryodaki ustalığı her zamanki gibi etkiliydi. Soprano Zehra Yıldız'ın pırıl pırıl sesi övgüye değerdi. Öte yandan Lütfiyar İmanov'un metalik ve tiz sesi Jaklin Çarkçı'nın derinlerden gelen altosu ile uyum sağlamadı, hatta bir üslup farkı çarptı kulağa. A. Schwinck şimdiye kadar alışık olmadığımız, tümüyle canlı tempoda yürüyen, yaşayan bir oratoryo yönetti. Son cümleye kadar dinleyeni alıp götüren bir tempodaydı. Ancak son cümledeki içe dönük, gizemsel atmosfer, biraz fazla dünyasal canlılık içinde kaldı!"DİĞERLERİNİN DE ÖNCÜSÜElli yıllık festivalimizde her yıl mutlaka yaşanan nice "son dakika aksaklığı" olmuştur. Festivaller çok boyutlu, çok yönlü organizasyonlardır. Sponsorların temini,