Festivalin ilk günleri

İstanbul Müzik Festivali başlamadan bir gün önce gencecik piyanisti Edin Bora Yazıcı'yı Yeldeğirmeni Sanat'ın huzur verici ortamında dinledik. Dokuz yaşından beri Ali Darmar ile piyano çalışan Edin, aynı zamanda Sen Joseph Lisesi'nde 11.sınıf öğrencisi, MSGSÜ Konservatuvarı'nı yarı zamanlı olarak bitirmiş ve halen Ecole Normale'de Diploma Superior'de Execution sınıfında N. Michailidou ile eğitim görüyor. Bu dinletisindeki iki yapıtı, geçenlerde art arda yitirdiğimiz Ayşegül Sarıca ve Arın Karamürsel'e adamıştı. Beethoven ve Chopin'in ardından Ali Darmar'ın piyano sonatını ve 1. prelüdünü çaldı; Ravel'in Gaspard de la Nuit adlı yapıtından "Scarbo" bölümünde yarattığı zengin renklerle dinleti sona erdi. Edin gibi bir genç yeteneği dinlemek içimizi açtı. Onun adını yarınlarda çok duyacağız.Bu yılki festivalin başlıca destekçileri "kurucu sponsor"luğunu sürdüren Eczacıbaşı Vakfı ve BORUSAN. Her festival başladığında içindeki konserleri anlatmadan önce sponsorlara teşekkür etmeye özen gösteririm. Onlar el çektiği zaman bu tarihi festivalin de niteliği bozulacaktır. 51. Festival, Aziz Shokhakimov yönetimindeki Tekfen Filarmoni Orkestrası'nın enerjik yorumuyla başladı. Solist Jan Lisiecki'ydi. Bu gencecik piyanistten Chopin'in 1. Piyano Konçertosu'nu dinlemek harikaydı. Diyeceksiniz ki aynı Chopin, aynı konçerto kim bilir kaç kez dinledin yaşamın boyunca, neydi bunu özel kılan Bu piyanist hem uçarcasına hafif hem de tuşların derininde çalıyordu. Orkestranın birinci kemanında Alican Süner, birinci çellosunda Nil Kocamangil vardı. Şefin dinamizi de övülmeye değerdi. Seslendirilen diğer yapıt, bu yılki festival onur ödülünü kazanan Hasan Uçarsu'ya aitti: Büyük orkestranın bütün renklerini kullanan "Portreler" başlıklı bir konser süiti. Hasan'ı yıllar önce ilk kez Saygun'un evinde tanımıştım. Bugün operadan büyük orkestraya, korodan oda müziğine ve büyük senfoni orkestrasına kadar nice ortam için yapıt sahibi. Her birinde de hem kendine özgü söylemi var hem de yeni bir deyişi. Ayrıca yetiştirdiği genç kuşaklarla da nice ödül hak ediyor.Bence festivallerin özelliklerinden birisi her zaman duymadığımız yapıtları dinlememiz, diğeri dünyanın değişik köşelerinden gelen yorumcuları tanımamızdır. Dinlediğim ikinci konser İşSanat'ta yer alan Münih Oda Orkestrası'ydı. Solist, aynı zamanda şef olan çellist Nicolas Altstaedt'ın enerjisiyle, çökmüş olan ruh halimize yeniden yaşama sevinci geldi. J. S. Bach'ın besteci oğullarından en ünlüsü Carl Philipp Emanuel Bach (1714-1788)'ın sayısı elliyi aşan sinfonia ve konçertosu vardır. Konser la minör viyolonsel konçertosu ile başladı, ardından Macar asıllı Sandor Veress'in (1907-1992) Transilvanya Dansları;