1923

Nicedir merak ediyordum. Neydi bu "1923" Nasıl hemen bu denli popüler oldu Bilet bulmak için neydi bu insanların telaşı Geçen hafta Zorlu PSM'nin salonuna girdiğimde şaşırıp kaldım: Çocuğunu kapan gelmişti.

Hayır, yanlış salonda değildim. "1923"ü çocukların da gençlerin de yer aldığı devasa bir ekip sunuyordu. Çünkü Atatürk, Cumhuriyeti Türk gençliğine emanet etmişti. Dünya üstünde çocuklara armağan edilmiş bir bayramı olan tek ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bir saatlik gösterinin başından sonuna dek izleyiciyi bir an boşta bırakmayan oyun kocaman bir hayal gücünün ürünüydü. Yaratıcı kadrosundaki yazarlar Mehmet Ergen, Mert Dilek ve Yekta Kopan'dı. Yekta Kopan hikâye ve kurguyu da hazırlamıştı. Yapıtın bestecisi, piyanisti ve sahnedeki canlı orkestranın şefi Sabri Tuluğ Tırpan ise yıllardır tanıdığım, birlikte Boğaziçi Albert Long Hall konserlerini düzenlediğimiz bir sanatçıydı. Çok değerli bir eğitime sahipti: Viyana Konservatuvarı ve Viyana Müzik Üniversitesi mezunuydu. Bu tür müzikalleri önceden de hazırlamıştı. Çalışmalarında modern müzikten elektro akustik müziğe, dünya müziklerine, caz ve dini müziklere kadar kaynaklar vardı. Serbest atonal, modal, tonal gibi farklı diller kullanıyordu. "1923"te değerli koreografımız Beyhan Murphy ile Tuluğ Tırpan'ın işbirliğindeki incelikler kendini belli ediyordu. Dansların enerjisi de oyuna özel bir ivme katıyordu. Oyunu yönetenler Mehmet Ergen ve Lerzan Pamir'di. Şarkı sözlerini ise Mehmet Ergen yazmıştı. Sahne tasarımı R. Innes Angis'e, Video tasarımı Douglas O'Connell'a, ışık tasarımı Malcolm Rippeth'e, zamana uygun kostüm tasarım ise Gül Sağer'e aitti.

Başoyuncular: Kerem Alışık, Özge Özder, Ece Dizdar, Elif Gülalp, M. Boray Dikenelli, Ozan Persentili ve Ülkü Hilal Çiftçi'nin kadrosuydu. Zorlu PSM sahnesinin her köşesinde her an bir devinim vardı. Döner sahne ise bu devinimi hızlandırıyordu. Ayrı noktalarda ayrı etkinlik olsa da birden hepsinin aynı söylemde birleşmesi bir Broadway müzikali kadar çekiciydi. Çok iyi çalışılmış bu oyunun ekibi 200 kişiymiş. Ekipman da üst düzeydi. Büyük Taarruz sahnesi unutamadıklarım arasında. Ayrıca "gemideki sahne" teknolojisi ve sahne tasarımı üst düzeydi. Oyun bir bombardıman sarsıntısıyla başlıyor, top arabasının görüntüsü izleyicinin, salonun içine kadar sokuluyordu. PSM'nin her köşesi, neredeyse tavanı bile, sahne ışığıyla kullanılmış, koroyla, şarkılarla, danslarla bütünleşmişti. Başlıca eleştirilerim, müziğin, hele başlangıçtaki sahnelerde kulakları sağır edercesine çok yüksek tonda çalınması ve özellikle alerjisi olanları (buna sahnedekiler de dahil) çok rahatsız eden o sahne dumanının durmadan verilmesi.

İRKİN AKTÜZE'Yİ YİTİRDİK