İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra, dünya refahı için o zamanki adıyla az gelişmiş ülkelerin kalkınması ön plana çıkmıştı. Bu süreç 1980'li yıllara kadar devam etti. Sonrasında küreselleşme ile Keynesgil politikaların yerini alan neo klasik iktisat, kalkınma yerine tek başına büyümeyi öne çıkardı. Küreselleşme ile birçok gelişmekte olan ülke cari açık
Merkez Bankası ve TÜİK tarafından ortaklaşa ve aylık anketlerle hazırlanan Tüketici Güven Endeksi; tüketicilerin ekonomik duruma ilişkin geçmiş yorumlarını ve beklentilerini, kişisel mali durumlarını, yakın gelecekteki harcama ve tasarruf eğilimlerini gösteriyor. Üretici de aynı zamanda bir tüketicidir. Bu nedenle Tüketici Güven Endeksi, ekonominin
Siyasi iktidarın iki uygulaması var ki; bunlar tartışmasız, çok açık ve net olarak 85 milyon insanın hayatını olumsuz etkiledi ve Türkiye'yi her türlü riske soktu. Bunlardan birisi yanlış faiz politikası ve kararıdır. Dünya, henüz çift haneye dahi ulaşmayan ve fakat üç-beş puan arttığı için endişe yaratan enflasyona karşı faizleri artırıyor. Türkiy
TL'ye olan güven kaybı hiçbir zaman bu kadar düşük olmamıştı. Bunun iki temel nedeni var; Bir MB gösterge faizine göre, reel faiz oranını eksi yüzde 34,3'tür. Bu eksi reel faiz ile TL cep yakıyor. İkincisi AKP iktidarının Merkez Bankası'na olan güveni düşürmesidir. Çok açıktır ki; TL'yi basan ve kefili olan MB, Başkanlık ofisi gibi çalışırsa, serma
11.06.2022 tarihli Resmî Gazete'de yayımlanan 7409 sayılı kanuna eklenen geçici maddeye göre; 1 Temmuz 2023 yılına kadar, konutlarda kira artış oranı yüzde 25'tir. 12 aylık ortalama TÜFE oranı, yüzde 25 altında kalırsa, konut kira artışında 12 aylık ortalama TÜFE uygulanır. Yalnızca konut kiraları için ihdas edilen bu hüküm 11.06.2022- 01.07.202
AKP kurucularından ve hükümette Başbakan Yardımcılığı yapmış olan Abdüllatif Şener, 2021 Aralık ayı ortasında "AKP'nin yaptığı yolsuzluk, Cumhuriyet tarihinde yapılan toplam yolsuzluklardan daha fazladır" demişti. Kim, nasıl yolsuzluk yaptığı bizim konumuz değil Konu yolsuzluğun Türkiye'de sosyal, siyasi ve iktisadi istikrarı bozan nedenlerin başın
Sevgili okuyucularım yıllık iznimin bir bölümünü kullanmak üzere yazılarıma bir süre ara veriyorum. 19 Haziran'da buluşmak üzere izninizle...
''Enflasyonu düşürmek için büyümeden fedakârlık etmek lazım'' şeklindeki politika önerisi; gelişmiş ülkeler, ABD ve Avrupa için kısmen geçerlidir ve fakat Türkiye için uygun değildir. Kaldı ki, ABD'de bile FED faiz kararlarını verirken, enflasyon içinde durgunluk olasılığını da dikkate alıyor. Aslında, enflasyon ve büyüme arasındaki ilişki, ülkeler
Hükümet kendi haline bıraksa, birkaç yıl alır ve fakat ekonomide iç dinamikler istikrarı sağlar. Ama maalesef hükümet buna izin vermiyor. İstikrarı bozucu müdahale yapıyor. Her şeyden önce Hükümet ne olup bittiğinin ve risklerin farkında değil. Söz gelimi; Mayıs ayında Yİ-ÜFE, hem aylık hem de yılık olarak artmaya devam etti. Aylık Yİ-ÜFE, Nisan ay
Enflasyon, fiyat istikrarının bozulması demektir. Nedeni ne olursa olsun, bu bozulma bir defa başladı mı ve hükümet de, güven verecek bir istikrar programı yapmazsa, artarak devam eder. Tüm makro dengeleri bozar. Belirsizlik yatırımları engeller, tüketim-tasarruf dengesini bozar, yoksulluk artar ve sosyal dengeler de bozulur. 2001 krizinden sonra,
© 2016