Maden kazaları 186 yıldır yüreğimizi yakıyor

Zonguldak madenlerinde 186 yıl önce kömür çıkarılmaya başlandı, ancak maden işçilerinin kara bahtı yaklaşık iki asırdır değişmedi. Binlerce madencimizk ömür çıkarırken hayatını kaybetti Zonguldak kömür havzası, en zengin maden yataklarından biridir. Havzada kömür 1822'de bulundu, ancak madenlerin asıl işletilmesi 1836'da Avusturya'dan getirilen Hırvat madencilerle başladı. 1841'den 1861'e kadar Osmanlı devlet adamlarının kurduğu bir şirket, kömür çıkarma faaliyetlerini yürüttü. 1861'den sonra madenleri hazine-i hassa işletti. 1865'ten sonra ise madenlerin işletmesini Bahriye Nezareti üstlendi. Bir kömür madeni. 10 KAT FAZLA ÖLÜM Donald Quataert'in Zonguldak Kömür Havzası'nın 1822 ile 1920 yılları arasındaki tarihini anlattığı ve Türkçesi Boğaziçi Üniversitesi tarafından yayınlanan "Osmanlı İmparatorluğu'nda Madenciler ve Devlet" isimli kitabı bu konudaki en önemli eserdir. Bu esere göre Osmanlı dönemindeki kazalar şu şekillerde meydana gelmişti: Quataert eserinde kaza oranlarının insanı dehşete düşürecek seviyede olduğunu söyler. Bunun temel sebeplerinden biri, sermaye eksikliğinden kaynaklı güvenlik zaafıydı. Osmanlı maden işçilerinin yaralanma riski, Avrupa ile ABD'deki işçilere göre 5 ila 25 kat daha fazlaydı. 1906'da 1000 ton kömür çıkarılması için Osmanlı'daki ölüm oranları İngiltere ve Fransa'ya göre 10 kat fazlaydı. İşçiler, üzerlerine kaya düşmesi, suda boğulma, vagonlar arasında veya altında kalma, grizu patlaması gibi sebeplerle hayatlarını kaybediyorlardı. Madenlerde yasak olmasına rağmen sigara içilmesi de kazalara yol açan bir faktördü. Ölümlerin yarıya yakını göçük yüzündendi. İşçilerin kömür çıkarırken sebep oldukları göçüklerde ölüm daha fazlaydı, ancak grizu patlamaları madenin işletmesini de durduruyordu. Madenlerde işçiler yaptıkları işe göre "küfeci, kiracı, sütuncu ve kazmacı" olarak ayrılıyorlardı. Ölen işçiler arasında ölüm riski taşıyan grupların başında ise kazmacılar geliyordu. 1890'lı yıllarda meydana gelen bir kazada 67 amele hayatını kaybetmişti. 1893-1907 yılları arasında kayıtlara geçen kazalar arasında en büyüğü Temmuz 1906'da Kozlu yakınlarındaki madende oldu ve 14 işçi öldü. 1913'te grizu patlaması sonucu 30 işçi hayatını kaybetmişti. Kazalar, genellikle kömürün çıkarıldığı yer ile yüzeye çıkarıldığı yer arasında yaşanıyordu. Yerçekiminden yararlanılarak dolu vagonları aşağıya, boş vagonları da yukarıya çeken yola "varagel" deniyordu. Üzerinde muhtelif nakil araçlarıyla vagonların gidip geldiği varageller oldukça tehlikeliydi. Yapılan en küçük hata birilerinin yaralanmasına veya ölümüne sebep olabilirdi. Mesela, 1895'te Kozlu'da vazifesi vagonları varagelde durdurmak olan işçi, bir demir parçası sütuna dolaştığı için feci şekilde yaralanmıştı. Şirket-i Osmaniye'ye ait Tamoğlu madeninde çalışan Ahmed, 600 metre derinlikteki varagelin alt kısmında vagon değiştirdiği sırada aşağı doğru gelen aracın altında kalmış ve hayatını kaybetmişti. 1902'de Kozlu'da 2 amele boşalttıkları araçları geri göndermek için geri çevirdikleri sırada üçüncü bir amelenin vagona tırmanırken aracı tutan kancayı yanlışlıkla kaldırması sonucu yaralanmıştı. 1904'te Üzülmez madeninde bir amelenin vagonları birbirine bağladığı sırada yukarıdaki vagonları salma sinyali verince vagonlar çarpışarak bağın kopmasına sebep olmuştu. Bağı kopan vagonlar ise bir ameleyi ezmişti. 1907'de Karadon tünel ocağında vardiyasını hızlıca bitirmek isteyen bir kazmacı, tavandan haddinden fazla kömür almıştı. Bu sırada 2 kömür vagonu sütunlara çarpınca kazmacı sütunların altında kaldı. Şubat 1914'te bir maden işçisi için oldukça yaşlı olan (50 yaşında) Kumoğlu Hüseyin, maden duvarı ile vagon arasında sıkışarak vefat etti. İşçiler kömür yüklü vagonları ocağın dışına doğru sürerken sütunları hattın dışındaki tali raya çekerlerdi. Bu iki ray arasındaki mesafe oldukça kısaydı. Sütunların taşındığı vagon, arkası dolu olan vagonlara yaklaşınca diğer işçiler atlayarak canlarını kurtarırken Hüseyin arada kalarak feci bir şekilde can vermişti. Maden işçileri. MADEN GÖÇÜKLERİ Madenlerde en sık görülen kazalardan biri göçüklerdi. Tabakalardan oluşan şistin kopması ve işçilerin üzerine düşmesi, ölümle sonuçlanan kazalara sebep olurdu. Bütün maden ocaklarında olduğu gibi Zonguldak'ta da maden işçileri, tavanı tutan kömür sütunları aşağı çekerek kolay ve bol miktarda kömür toplarlardı. Ancak bu yöntem kolay ve verimli olduğu kadar göçüklere sebep olduğundan son derece riskliydi. Göçük kazalarında bazen işletmecinin de hataları bulunurdu. Mesela, Haziran 1878'de Ereğli'de kazmacı olarak çalışan Yusuf ve Yakup'un üzerine tavan çökmüş, belden aşağısı göçük altında kalan Yusuf hayatını kaybetmişti. Ayağından yaralanan Yakup, işletmeciden şikâyetçi oldu. Buna göre kendilerinin kazmacı olarak sınıflandırılmadıklarını, bu yüzden kazmacı olarak çalışmaya zorlanmamaları gerektiğini belirtti. Mahkeme, işletmecinin suçlu olduğuna hükmetti. Temmuz 1894'te göçük kazalarında insanların çaresizliğini yansıtan bir olay yaşandı. 30 yaşlarında bir işçi, diğer iki kazmacıyla birlikte sabah vardiyasındayken 9 kiloluk kayanın altında kalmıştı. Haberin yayılmasından sonra müdür madene bir imam getirtti. Arkadaşları kaya altında kalmış kişiyi kurtarmaya çalıştıkları sırada imam da dualar okumuştu. Aralık 1900'de bir göçük kazası meydana geldi. Maden çavuşu ve Reşid adlı bir kazmacı, 100 metre derinlikteki galeriyi denetliyorlardı. Reşid, tavanın dayanıklılığını kontrol maksadıyla vurduğunda tavan aniden çöktü ve orada bulunan işçi göçük altında kaldı. Aradan 4 gün geçmesine rağmen çabalar bir sonuç vermedi ve işçi toprağın altından çıkarılamadı. Kazalar bazen işçilerin emniyet tedbirlerini dikkate almamalarından da kaynaklanmaktaydı. Mesela böyle bir kaza Mart 1912'de meydana geldi. Vardiya değişiminde işçiler yeni gelenlere çatmaların bir kısmının mutlaka değişmesi gerektiğini bildirmişlerdi. Rumeli'den gelen kazmacı Dimitri, tavanın desteklenmesi konusunda ısrarcı