Unutmam, hatırlatırım

Sözde hak, hukuk ve özgürlük şampiyonları bunlar. Çok güzel nutuk atarlar, mangalda kül bırakmazlar. Hatta bazen ellerine pankartlar alıp "adalet" ararlar. Parsellemişlerdir o alanı, ellerine su bile dökemezsiniz. Bu söylemleri hiç kimseye kaptırmazlar. "Özgürlük" denince, sembol olarak kendilerini görür aynada bunlar. O yüzden bu alanda nasıl istiyorlarsa öyle davranma hakkına sahip olduklarını düşünürler. Bilinçaltlarındaki bu duygu, zaman zaman da ortaya saçılır... Kimi, iktidara geldiklerinde "Gazetelerinize el koyacağız" der. Kimi de işlerine gelmeyen gerçekleri yazan ve uyarı görevi yapan "gazetecileri yargılamaktan" bahseder. Kendilerini "özgürlük savaşçısı" olarak gördüklerinden, her türlü adımı atmayı kendilerine hak görürler. Gerekiyorsa yıkar, yakar, yeniden yaparlar. Hikmetlerinden sual olunmaz bunların! Hani bir dönem "Bu ülkeye komünizm gerekiyorsa, onu da biz getiririz" diyenler vardı ya! O zihniyetin devamıdır bunlar. Bir süre önce bu ülkede büyük bir skandal yaşandı. CHP'nin "Tutuklu Gazeteciler Raporunda" yer alan bir isim Mersin'de kendini patlattı. O rapordaki "gazeteci" diye topluma sunulan diğer isimlerin daha önce karıştıkları eylemleri saymıyorum. Üstelik biz onların gerçek anlamda gazeteci olmadıklarını defalarca yazmış ve söylemiştik. Bu ülkenin İçişleri ve Adalet Bakanları da açıklamalar yapmıştı. O raporda yer alanların hiçbirinin gazetecilik faaliyeti sebebiyle cezaevinde olmadıklarını açıklamıştı. Sözümüzü dinleyen olmadı... Tam tersi, gerçekleri ortaya koyduğumuz için alabildiğine eleştirildik. Sosyal medyada linç kampanyalarının hedefi olduk. Mersin'de bir facianın eşiğinden dönülmesinin ardından, doğal olarak o raporu yazanları eleştirdik. "Biz söylemiştik, dinlemediniz" dedik. Teröristlerin "gazeteci" diye topluma sunulup, isimlerinin bizlerle aynı alanda anılmasına tepkimizi ortaya koyduk. Vay, sen misin bunu diyen O raporun sahipleri "Evet, biz bir yanlış yaptık" deyip, özür dileyeceklerine,