Tehdit, hep tehdit...

MHP'den CHP'ye geçen Mansur Yavaş, kısa sürede partiye çok iyi uyum sağladı. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yargı mensupları, bürokratlar ve biz gazetecileri tehdit ederken, O da fakir-fukaraya, garip gurebaya yöneldi. Büyük ve görülmemiş bir skandalın altına imza attı. Yaptığı sosyal yardımları kesti. Olayın hikayesi kısa ve net aslında... Mansur Yavaş, Ankara'da suyu ucuzlatma vaadiyle seçildi. Son derece iddialı sözler kullandı. Halkın köylerde kuruşla su kullanacağını söyledi. "Yaparım, ederim, olacak" türünden meydan okumalar sergiledi. Sonrası malum. Suya zam üstüne zam geldi, faturalar katlandıkça katlandı. Ankara, su fiyatında bütün belediyeleri solladı. AK Parti ve MHP'li belediye meclis üyeleri de bir önerge verip, Ankara'daki su fiyatlarında yüzde 50 indirim kararı aldı. Mansur Yavaş veto etti. Belediye Meclisi tekrar aynı kararı alıp veto hakkı kalmayınca da mahkemeye gitti. Sonra afişler ve pankartlar ortaya çıktı. Yavaş döneminde belediyeye doldurulan binlerce işçi harekete geçti, Şehri "Ankara'yı susuz bırakacaklar. Amaç belediyeyi çalışamaz hale getirmek, engellemek" afiş ve pankartları ile donattı. Yetmedi, algı belediyeciliğinin zirvesine çıkılıp, milli irade "yasa dışı" ilan edildi. Tek övünç kaynakları olan sosyal belediyecilik rafa kaldırılarak, garibana yapılan sosyal yardımlar kesildi. Belediyeden yardım alanlara şu mesaj gönderildi: "Meclis'te alınan yasa dışı kararla su ücretleri indirilmiştir. Sosyal yardımları kesmek durumunda kaldık." Şimdi sıkı durun. Ne yapıldı biliyor musunuz Yardımları kesilen vatandaşlara AK Partili belediyeler adres olarak gösterildi, "gidin yardımı onlardan alın" denildi. Gerçekten para mı yoktu, belediye bu kadar zor durumda mıydı Tabii ki değil. Çünkü bu ay belediyelere gönderilen Hazine payı yüzde 50-60 oranında artırılarak gitti. İşte, sosyal medya ve algı belediyeciliği dediğimiz bu! Bir yandan "Halk perişan, zamlar yağıyor" de, diğer yandan zammın en ağırını yap. Bir taraftan dışarıdan aldığımız