Madalyalılar!

Parçalanmış pislik, sıkışınca kendini patlatmış. Bu polis katili pisliğe, CHP vaktiyle "gazeteci" payesi vermişti. Şimdi de milletin karşısına geçmiş, saldırıyı kınıyor, timsah gözyaşları döküyorlar... Mersin'de Polis Evine saldırıp, polislerimizi kurşunlayan kadın teröristlerden bir olan Dilşah Ercan'dan bahsediyorum. Altında Veli Ağbaba ve Özgür Özel'in imzaları bulunan CHP'nin "Tutuklu Gazeteciler Raporu"nda yıkayıp yağlamışlardı. Terör suçundan hüküm giymesine rağmen, aklamaya çalışmışlardı. Üstelik konuyu çarptırıp, kamera, fotoğraf makinesi ve sırt çantasını da "suç delili" olarak saydıklarından söz etmişlerdi. Kemal Kılıçdaroğlu'nun da o dönemde Meclis kürsüsünden "Gazeteci bunlar, ne suçları var" diye esip gürlediğini hatırlarsınız. İşte bu "gazeteci" diye millete yutturulmaya çalışılan PKK'lı terörist, cezaevinden çıktıktan sonra Mersin'de Polis Evini basıp, bir polisimizi şehit etti. Şimdi de hep birlikte sıraya girdiler, PKK'dan ve geçmişte bu teröristi nasıl savunup, adeta madalya takmaya çalıştıklarından bahsetmeden kınama bildirileri yayınlıyorlar... Yeni değil bu tavır. Bir CHP klasiği izliyoruz aslında! Ne demişti Kemal Kılıçdaroğlu Terörist Selahattin Demirtaş hakkında iddianame hazırlanırken, yapılacak suçlamaları "göğsünde şeref madalyası olarak taşıyacağından" bahsetmişti! Peki, Selahattin Demirtaş kim Dilşah Ercan'ın yol ve dava arkadaşı. Yok aslında birbirlerinden farkları. Demirtaş da bunlara destek vermek, yardım ve yataklık yapmaktan yargılanıyor. İddianamelerde PKK ve KCK'nın "alan sorumlusu" olmakla suçlanıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse, Demirtaş talimat veriyor, Dilşah gibiler polise saldırıp kendini patlatıyor. Diğer terör yolcuları da Yasin Börü gibi 17 yaşındaki yavruların başlarını taşla ezerek katlediyor. Ne yazıktır ki... Milli Mücadele ve Kuvayı Milliye'den bahseden CHP de birine madalya takmaktan bahsederken, diğerinin de terörist tarafını gizleyip, topluma "gazeteci" olarak lanse etmeye çalışıyor.