Fetihten dönmedik biz

Türkiye'de çıta ne kadar yükselmiş. Beklentiler hangi ölçüne büyümüş. İşte size örneği... NATO'nun Madrid'de yapılan Liderler zirvesinde, İsveç ve Finlandiya ile masaya oturduk. Üçlü bir toplantı yaptık. NATO üyeliklerinin önünü açmak için, kollarının altına bir ev ödevi sıkıştırdık. Hiç mutlu olmadılar, "yapamayız" diye direndiler. Ama nihayetinde, Türkiye'nin kararlı tutumu karşısında teslim olmak zorunda kaldılar. "Tamam" dediler: -İzin verin, üzerinde çalışalım, ev ödevimizi tamamlayalım. Biz de "Gözümüz üzerinizde, haberiniz olsun. Ödevinizi iyi yapın. Biz de ona göre davranalım" deyip geri döndük. Ortalık bir anda karıştı, daha doğrusu karıştırıldı... Sanırsınız, biz İsveç ve Finlandiya'ya sefer düzenledik. Ordumuzu üzerlerine gönderdik. Her ikisini de bozguna uğrattık, yerle yeksan ettik. Onlar da teslim bayrağını çektiler. Ordularını dağıttılar. Silahlarını bıraktılar. Ardından da bir anlaşma imzaladık. Tabii ki yok böyle bir şey... Biz sadece Türkiye'nin siyasi gücünü ve diplomasiyi iyi kullandık. İsveç ve Finlandiya'yı sıkıştırdık. Masadan da istediklerimizi elde edip kalktık. Yunanistan o yüzden karıştı, "Etkisiz kaldık, rezil olduk" değerlendirmeleri ile birlikte erken seçim tartışmaları başladı. İsveç ve Finlandiya basınında da genellikle "Türkiye karşısında diz çöktük" yorumları yapıldı. Ama buna rağmen tatmin olmadılar... Yürütülen akılcı diplomasiyi, ortaya konulan çabaları ve elde edilen başarıyı çarpıtıp değersizleştirmek için ellerinden geleni yaptılar. Neymiş, İsveç ve Finlandiya'da teröristler halen cirit atıyormuş. Niçin onları apar topar paketleyip bize vermemişler. FETÖ, YPG, PYD ile mücadele sözü verilmiş, ama bunların terör örgütü oldukları niye ilan edilmemiş. Vesaire, vesaire... Hele bir durun bakalım. Ortada onlara verilen bir söz yok. Onların bize verdikleri sözler var. Yasalarını ona göre düzenleyecekler. Gerekli alt yapıyı oluşturacaklar. "Yapacağız" dediler, bekleyeceğiz. Yaparlarsa ne ala. Yapmazlarsa ipler bizim elimizde. Çekeriz