Daha çok terleyecekler

Madridİspanya-Madrid'de yapılan NATO Liderler Zirvesi'ne Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında yapılan mutabakat damgasını vurdu. Her iki ülke de Türkiye'ye bir dizi taahhütte bulundu. Üstelik bu sadece sözde kalmadı, bir de metne ve imzaya bağlandı. PKK zaten malum; onun yanına bir de YPG ve FETO eklendi. İsveç ve Finlandiya, hepsi ile mücadele ve bu konuda gerekli kanuni düzenlemeleri yapma sözünü verdi. Yetmedi, ortak mücadele hükme bağlandı. Yine yetmedi, bunlara ilave olarak, Türkiye'ye yönelik ambargoların kaldırılması sözü verildi. Vesaire, vesaire... Zaten bunların ayrıntılarını gazetelerin haber sayfasında okudunuz, televizyon haberlerinde dinlediniz. Türkiye, zirve öncesi her iki ülkeden de istediklerini aldı. Bitti mi peki Tabii ki bitmedi. İsveç ve Finlandiya, sadece NATO'ya davet edildi. Henüz NATO'ya üye olmadılar, bu gerçekleşmedi. Üyeliklerin sonuçlanması için önümüzde zorlu bir süreç var. O süreç de Türkiye'nin gözetiminde geçip gidecek. Yani henüz her şey bitmiş, prosedür tamamlanmış değil. Her iki ülke de taahhütlerini yerine getirecek, atması gereken adımları atacak. Bu süreç de sanıldığı gibi çok kolay ilerlemeyecek. Bir başka ifade ile İsveç ve Finlandiya daha çok terleyecek. Tıpkı bizim AB sürecinde yaşadıklarımız gibi! Ama işleri bizden daha kolay. Çünkü biz AB gibi değiliz, samimiyiz. Ne istediğimizi biliyoruz, onları da net olarak ortaya koyuyor, işi yokuşa sürmüyoruz. Oysa AB hiç de öyle davranmadı. Söz konusu Türkiye olunca, maç ortasında kural değiştirdi. Önümüze başkalarından istemediği kriterler koydu. Sürekli bir engelleme politikası izledi. Tabii içimizden de destekler aldı. Uygulanan çifte standardı, hatta standartsızlığı görmeyenler, "AB'ye girmek isteyen biziz. Doğal olarak onların istediklerini yapmak zorundayız" türünden söylemler geliştirdiler. Hep kolumuzun altına garip, anlaşılmaz, standart dışı ev ödevleri sıkıştırıldı, önümüze