Sipariş nereden..

Doğuştan olan ya da sonradan bir şekilde edinilen Erdoğan ve AK Parti husumetini anlamak mümkün. Ontolojik sebeplere ek olarak biraz kıskançlık ve hatta bir miktar haset işe karışınca, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı ve AK Parti'nin iktidar olmasını önlemek için ittifak yapmaları bir ölçüde normal gibi. Milletimize yıllarca kan kusturan yasakçıların şirinlik taslamaya başlamaları ve en çok mağdur edilen kesimleri temsil iddiasındaki partilerin yöneticilerince mağdurlara pazarlanmaya çalışılmalarının tuhaflığı ortada. Vaktiyle bulundukları konumda yasakları uygulama konusunda kararlılık mesajları verdikleri halde şimdilerde güya yasak karşıtı sözler edenler, ayrı bir bahis. Hafıza-i beşer nisyanla maluldür sözünü aşırı şekilde ciddiye alanlar, insanların yaşadıkları her şeyi unutacaklarını düşünüyorlar. Ülkemize yönelik saldırılarla başlayan ve salgın sebebiyle yoğunlaşan sıkıntılardan medet ummaları bundan... Ancak çekilen sıkıntıların unutulmadığı ve bazen kabuk bağladığı zannedilen yaraların da açılabildiği bir vakıa. Ekonomik gelişmelerle ilgili kötü niyetli eleştirilerin ancak bir yere kadar prim yapacağı da, malum. Ama eleştirdikleri hususlarda herhangi bir çözüm önermeye yanaşmayanların bu durumdan fazla ümitlenmemesi gerektiğini de hatırlatmak gerek. Bütün bunları ve başka birtakım şeyleri anlamak ve belirli ölçüde makul karşılamak mümkün olsa da, yıkım ittifakı içinde yer alan bazı yapıların Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili tutumları, yine de hayret verici. Bu yapıların varlığına referans olarak gösterilebilecek Turgut Özal, Prof. Dr. Necmeddin Erbakan ve hatta Süleyman Demirel gibi isimlerin, 'Türkiye'nin başkanlık sistemine geçmesi' konusunda tarihe mal olmuş sözlerinin unutulması, garip. CHP'nin başını çektiği ittifak kervanına eklemlenerek Parlamenter Sistem aşkı ile yanıp tutuşuyormuş gibi gözükenlerden bazılarının, seleflerinin sözlerini bile önemsemeyişleri ile karşı karşıyayız. Her fırsatta