Anadolu'nun kadim sofralarından biri

Türk tarihinin bilinen ilk kadın diplomatı Sara Hatun'un günümüze kadar gelen menüsünden tutun da 4 bin yıllık geçmişinde ağırladığı her medeniyetin izlerini taşıyan Elazığ mutfağı, zenginliğiyle ziyaretçilerine bir şölen sunuyor. Eğer siz de rotanızı türküler eşliğinde bu şehre düşürürseniz yöresel lezzetlerini tatmayı ihmal etmeyin.Elazığ'a bağlı Zerteriç (Değirmenönü) Köyü'nde niteliğin nicelikten önde geldiği bir kahvaltı sofrasındayım. Yani tam olması gerektiği gibi. Her şey ya ev yapımı ya yörenin küçük üreticisinden. Bana eşlik eden isimse bölge yemek kültürüyle alakalı araştırmalar yapan emekli öğretmen Burhan Özdemir. Burhan Hoca "Hadi soğutmadan sucuktan başla hemen" diyor. Çoban pastırması da dedikleri sucuğun yapımı artık azalmış. Bezlere basılan bu özel lezzet için tarçın, karanfil gibi alışık olduğumuzdan farklı baharat çeşitleri kullanılıyor. İçinde koruyucu olmadığı için taze tüketmek gerekiyor. Ben sucuktan çatallarken Burhan Hoca da bir yandan zengin peynir tabağını anlatıyor: "Erzincan tulumu diye bildiğin peynirlerin büyük kısmı aslında Elazığ'da yapılır. Bu peyniri Munzur Dağı eteklerinde yaşayan Şavak aşireti yapar. Dağın güneyi Elazığ, kuzeyi Erzincan'a çıkar. Aşiret Elazığ'da kışladığı için peynirin çoğunluğu burada yapılır. Örgü peyniri de Elazığ'ın Diyarbakır'a doğru olan güneydoğu ilçelerinde çok yaygındır. Son yıllarda Elazığ'da güzel kaşarlar da yapılmaya başladı."En iyi yerli üzümlerden Elazığ beyazı diye bilinen, rengi çok çok açık yeşil olan biberin de son zamanlarını yakalamışız. İnce kabuklu bu etli biberi köy tereyağında hafif ısıda ağır ağır pişirip ufak tavalarda sofraya getiriyorlar. Elazığ beyazını yemeklerde kullanıyor, kurutuyor, turşusunu yapıyor, kahvaltıda yiyorlar. Mücver tekniğiyle de biberli kaygana yapıyorlar. Patila dedikleri gözleme, yoğurt kaymağı, Kozluk Köyü'nün kekik balı ve pekmez sofradaki diğer lezzetler. Bu sofrada pekmeze, daha doğrusu hammaddesi olan üzüme ayrı başlık açmak gerek. Öküzgözü ve Boğazkere Elazığ'la özdeşleşmiş, bölgenin ve aslında ülkemizin en iyi yerli üzümlerinden. Öküzgözü'nün yaprakları diğerine göre daha ufak ve tırtıklı. Boğazkere adından da anlaşıldığı üzere boğazı kurutup kamaştırıyor. Bu iki üzüm dışında şifoni, ternevi gibi Elazığ dışında çok bilinmeyen çeşitler de var. Ama öküzgözünün yeri hepsinden farklı. Hem sofralık hem de şaraplık üzüm olarak kullanılabildiği gibi pekmezi ve yöre ağzıyla 'orcik' denen cevizli sucuğunun da tadına doyulmuyor. Orcik eskiden Elazığ'da her evde, çerez sandıklarının da olmazsa olmazlarındanmış. Orcikler toprak küplere basılır, kar yağmadıkça küpün ağzı açılmazmış. Şehirdeki çerez kültürü son derece önemli. Kahvaltıda, yemek sonraları mutlaka sofraya bir kâse karışık çerez geliyor.Türkülere konu olmuş Bu özel kahvaltı sofrasının ardından şehre dönüp yine bölge mutfağıyla alakalı güzel çalışmalar yapan gazeteci Mehtap Özer Seyran ve eşi Elazığ Gastronomi Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Harun Seyran'ın sofrasına oturuyorum. 4 bin yıllık geçmişe sahip kent, tarihin her döneminde büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış, kültürel ve ekonomik hayatın merkezi olmuş. Mehtap Hanım farklı medeniyetlerin bıraktığı izlerle zenginleşen Elazığ mutfağının Harput olmadan kimliğinin ve hikâyesinin de eksik kalacağını söylüyor. Harput Kalesi'nden Fırat'a uzanan verimli bahçeler, yetişen