Yumurta ve bal ile yapılan cami

Sadece Osmanlı padişahları değil, onların anneleri, hanımları ve kızları da yaptırdıkları birbirinden güzel camilerle İstanbul'u zinetlendirdiler. Asıl İstanbul olan Suriçi'ni bir tarafa bırakacak olursak hanım sultanların inşa ettirdiği camilerin çokluğu bakımından şu bizim Üsküdar'ımız birinci sırayı alıyor.İlgi çekici bir ifadeyle söyleyecek olursak, "Medine-i Üsküdar" daki Eski Valide, Orta Valide ve Yeni Valide camileri birer mimarlık şaheserleri olarak arz-ı endam ediyorlar. Bu ifadeyle Nurbanu Sultan'ın Mimar Sinan'a yaptırdığı Valide-i Atik Camisi, Mahpeyker Kösem Sultan'ın Çinili Camisi ve Gülnuş Emetullah Valide Sultan'ın sahildeki Valide-i Cedit Camisi kastediliyor. Belirtmeye bile gerek yok ki yine sahildeki Mihrimah Sultan Camisi ile Gülfem Hatun Camisi de hanımlar tarafından yaptırılan camiler arasında bulunuyor.Üsküdar'da doğrudan bir hanım sultan tarafından inşa ettirilmediği halde yine bir valideye ithaf edilen başka camiler de var. Merhum tarihçimiz İbrahim Hakkı Konyalı'nın ifadesiyle Üsküdar'da Asya'nın Avrupa'ya elini uzattığı hakim ve tarihi bir tepenin, Damalı Burnu'nun üstüne tesis edilen bu mabed Ayazma Camii'dir. Hayli uzun süren restorasyonu nihayet bitti ve geçen hafta Cumhurbaşkanı'mızın da katılımıyla ibadete açıldı. (13 Ağustos 2022)Bu camiyi Sultan Üçüncü Mustafa Hicri 1174, Miladi 1760 yılında annesi Mihrişah Emine Hatun'la büyük kardeşi şehzade Sultan'ın ruhlarını şad ettirmek için inşa ettirdi. Laleli Camii'nin yanı sıra, Kadıköy'deki İskele Camii ile Mercan'daki tarihi cami de aynı padişahındır. Bitmedi, 1766'de İstanbul'da meydana gelen korkunç depremde Fatih Camii de büyük oranda tahribata uğradı. Onu da yıktırıp tamamen yeniden tesis ettirdi. Böylece Üçüncü Mustafa, İstanbul'a 4 cami kazandırmış oldu ki padişahın dört dörtlük bir hizmetidir. Kendisi de yine Laleli Camii'nin yanı başındaki türbesinde oğlu Üçüncü Selim'le yatıyor. Mekânı cennet olsun. Söylemeden geçemeyeceğim; bu caminin tam karşısındaki tarihi kütüphanenin banisi Koca Ragıp Paşa da bu padişahın sadrıâzamıdır. O da kendi kütüphanesinin içindeki türbede mahşer sabahını bekliyor.Ben de sizler gibi müjdeli haberi aldım. Yakında okullarımıza kültür tarihi dersleri konacak. Bu dersleri verecek öğretmenlerimizin başarılı olmaları için, bilgili ve ilgili olmaları, ayrıca dersleri İstanbul Türkçesiyle anlatmaları gerekiyor.Sadede gelecek olursak, başta "Hadikatü'l Cevami" olmak üzer bir çok kitapta ve ansiklopedide Ayazma Camii anlatılıyor. Kitaplardan en sağlam kaynak olarak Konyalı'nın iki ciltlik "Üsküdar Tarihi"ni gösterebiliriz. Reşad Ekrem Koçu'nun "İstanbul Ansiklopedisi" ile "İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi"nde de bu konuda ayrıntılı bilgiler veriliyor. Yalnız ikinci ansiklopedi de yer alan maddede bir kelime yanlış yazılmış. "Satır halinde sağında ve solunda birer mürekkeblik bulunan kıble kapısı"Buradaki "mürekkeblik" kelimesi yanlıştır. Doğrusu "mükebbirlik"tir. Bazı büyük camilerde avluya bakan duvar üzerine, caminin hem içi, hem dışı görülecek şekilde yapılan, cemaatle namaz kılınırken imamın aldığı tekbirleri dışarıdakilere duyurmak için tekrar eden müezzinlerin durduğu küçük bir balkona benzeyen yer.Ayazma Camii de diğer selatin camileri gibi bir külliyedir ve yanı başında, sıbyan mektebi, hamam, çeşme, muvakkithane bulunmaktadır. Ecdadımızın hayvan sevgisini ve merhamet duygusunu temsil eden kuş evleri de bu mabedi bir güzel süslemektedir. Kıble tarafındaki hazirede tarihi şahsiyetlerin mezarları bulunuyor. Plevne kahramanı Gazi Osman Paşa'nın kız kardeşi Şakire Hanım'ın da burada yattığını ben de yukarıda bahsettiğim kaynakların birinden öğrendim. Nitekim