Hakurk'taki pkk saldırısının düşündürdükleri

22 Aralık 2023 tarihinde Irak'ın kuzeyinde yer alan Hakurk bölgesinde PKK'lı teröristlerce askerlerimize karşı yapılan terör saldırısında şehit olan kahramanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun. Yaralılarımıza Acil şifalar temenni ediyorum.

Terörizmle mücadelenin kalıcı hale getirilebilmesi için 2017 tarihinden itibaren Irak'ın kuzeyinde yaklaşık 30-40 kilometrelik derinlikte güvenli bölge oluşturabilmek için pençe olarak adlandırılan operasyonlara başlandı ve bu operasyonlar halen günümüzde de etkin bir şekilde devam etmektedir. İki gün önce PKK'nın askerlerimize saldırıda bulunduğu yer olan Hakurk da bu pençe operasyon bölgesi içerisinde yer almaktadır. Bugüne kadar Türkiye'nin Irak sınırı boyunca başta PKK olmak üzere terör örgütlerinin yaşam alanları da yok edildiği için yurt içinde de PKK'nın kısa sürede ortadan kaldırılması mümkün hale geldi. Türkiye Irak'ın kuzeyindeki operasyon alanlarında yaklaşık 40 kilometre kadar derinlikteki bir bölgeyi tamamen kontrol etmeyi ve buradan terörist artıklarını temizlemeyi başardı. Ancak yine de zaman zaman askerlerimize karşı yapılan terör saldırılarına şahit olmaktayız. Irak'ın kuzeyinde askerlerimize yönelik terör saldırıları incelendiğinde geçmişten farklı ama hepsinde ortak iki önemli özelliğin öne çıktığını görmekteyiz. Bunlardan birincisi normalde teröristlerin ellerinde olmayan yüksek teknoloji ürünü sofistike silahların bu eylemlerde kullanılmış olmasıdır. Özellikle lazer veya radyo sinyali güdümlü tanksavar silahları, sese duyarlı veya kodlanmış sinyallerle harekete geçebilen çoklu ateşlemeli patlayıcı düzenekleri, kızılötesi gece görüş sistemleri gibi silah ve teçhizatın bu tür terör saldırılarında terör örgütü PKK'nın elinde olduğu görülmektedir. Örneğin 2007 ve 2015 tarihlerinde Dağlıca'daki üs bölgelerine yapılan saldırılar ile 22 Aralık gecesi Hakurk'ta askerlerimize karşı gerçekleştirilen terör eylemlerinde bu tür gelişmiş teknoloji ürünü silah ve teçhizatın teröristler tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır. İkincisi ise terör saldırıları Türkiye'nin dış politikada küresel güçlerle ciddi çatışmalar içerisinde olduğu hassas dönemlerde gerçekleşmektedir. Yani adeta küresel güçler Türkiye'ye ayar vermek istediklerinde başta PKK olmak üzere terör örgütlerine sahip oldukları bir takım teknolojik imkanları sunmak suretiyle onlara ilave yetenek ve kapasiteler kazandırarak terör örgütlerini Türkiye'nin üzerine saldırtmaktalar. Ancak bu saldırılar ülkemizin yüksek milli güç kapasitesi nedeniyle genel ve yaygın bir hale gelemediği için noktasal ve taktik sınırlar içerisinde kalmaktadır. Ayrıca terör örgütünün kötü hava şartlarında, görüş kabiliyetinin sınırlı ve iletişimin çok zor olduğu, hava faaliyetlerinin çoğunlukla yapılamadığı zamanları eylem için seçmesi de son derece manidardır. bunun ötesinde küresel güçlerin terör örgütüne eylemler için istihbarat sağlaması, taktik ve teknik destekte bulunması, yol ve yöntem göstermiş olması da son derece muhtemeldir.

"İsrail- Hamas" çatışmasında Türkiye'nin Filistin halkının yanında yer alması ABD- İsrail ve diğer küresel güçleri açıkça rahatsız etmektedir. Yine Türkiye'nin doğu Akdeniz'de kıta sahanlığına olan hakimiyeti, Mavi Vatan'daki hak ve menfaatleri koruma azim ve kararlılığı ile milli güç kapasitesini sürekli geliştirmesi, Ege Denizi'nde Yunanistan'a karşı elde edilen durum üstünlüğü, Suriye ve Irak'taki mahdut hedefli operasyonlarla büyük ölçüde terörün belinin kırılmış olması Türkiye üzerinde sinsi hesapları olan küresel ve bölgesel aktörlerin bölgesel politikalarını akamete uğratmaktadır. Bundan sonra da sınırlarımız ötesinde askerlerimize karşı terörist eylemlerin olma ihtimali mevcuttur. Bu eylemlerin tamamen önlenebilmesi için Türkiye'nin bir takım yeni tedbirler alması uygun gerekebilir. Öncelikle bölgedeki askeri ve teknolojik kapasitemizi yükseltmeliyiz. Nerede ve ne zaman olursa olsun Suriye ve Irak'ın derinliklerindeki bütün terör hedefleri kapsamlı şekilde tereddütsüz olarak vurulmalıdır. Barzani ve Talabani güçleri tamamen Türkiye'nin kontrolüne alınmalı, Kuzey Irak Yönetimiyle Türkiye arasındaki entegrasyon çok yönlü ve tam olarak sağlanmalıdır. ABD ve küresel güçlerin bölgede oluşturduğu üs bölgelerinin angajman kuralları değişmelidir. Yani "Terör örgütünü nerede olursa olsun vuracağız, siz de kendi bölgenizden çıkmayın" demek gerekir. Bu anlamda diplomatik baskı arttırılmalıdır. İran'ın Irak ve Suriye'de terör aparatları üzerindeki etkisi giderek sınırlandırılmalı, İran topraklarından sızarak Türkiye'ye gelebilecek teröristlere karşı ilave önlemler alınmalıdır. Ruslarla anlaşma yapılarak Suriye'nin kuzeyindeki; Tel Rıfat, Mümbiç, Ayn El Arab ve Kamışlı bölgelerine operasyon yapılmalı, terör aparatları yakın sınır civarımızdan tamamen temizlenmelidir.