Yine "büyüme" hikâyesi

Kutuplaştırarak oy peşinde koşan menfi siyasette Bediüzzaman'ın ifade ettiği "Lisân-ı siyasette (siyaset dilinde), lâfız mânânın zıddıdır" hakikati bütün çarpıklığıyla devam ediyor.

Birkaç gün önce Cumhurbaşkanı'nın "Emekli maaşlarına 7 bin, 10 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1.4 trilyon, 1.9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Tüm memuru ve işçisiyle devletin çalışanlarının yarısından fazlasına maaşlarını vermesek o zaman belki bu ilave gideri karşılayabiliriz" yakınmasıyla emeklilere peşinen kapıyı kapatan tekrarlarının ardından "Türkiye'nin büyüme oranından ve milli geliri"den dem vurup "büyüdüğünü" açıklaması ile bu çarpıklık açığa çıkıyor.

Bir yandan "en düşüğü 10 bin lira olan emekli maaşı ömrünü kendisinin ve ailesinin geçimi için harcamış vatandaşlarımız için yeterli mi Elbette değil" deyip, diğer yandan "büyüme"den, "ekonomik istikrar"dan ve "Türkiye yüzyılını inşa"dan dem vuran yaman çelişkili saptırıcı basit siyasi söylem her haliyle sırıtıyor.

ALTI BOŞ BİR PROPAGANDA"

Bir taraftan "ekonomimiz yüzde 4.5 gibi bir büyüme oranı"yla büyüdü diye rakamlara takla attırılıp "emekli maaşını 66 liradan 10 bin liraya" çıkardıklarını söylerken, AKP iktidarından önce sözkonusu emekli maaşının alım gücüyle kendilerinin de "yetersiz" olduğunu ikrar ettikleri şimdiki alım gücünün kıyaslanmasından tam bir siyasi kurnazlıkla kaçınılıyor.

En bariz hesâpla AKP iktidarından on beş çeyrek altın alınan asgari ücretin üstündeki emekli maaşının, asgari ücretin yarısına inmekle ancak üç çeyrek altınü indiğine; sekiz çeyrek altın alan emeklinin bugün iki buçuk çeyreği alamadığına ya da daha iki yıl önce 365 gramı 4 lira iken 250 grama düşürülen Ramazan pidesinin 15 liraya çıktığına bakmadan.

Keza savaş halindeki Rusya'da enflasyon yüzde 7, Ukrayna'da yüzde 9 iken, bizde TÜİK'in "tepeden tâlimatlı", baskılı rakamlarıyla yüzde 67.07 olarak açıklanmasına karşılık, gerçek enflasyonun açıklananın en az iki katı olduğu, bilhassa tarım ürünlerinde, gıdada yüzde 300-400'leri aştığı, Cibuti, Mozambik, Zambiya, Tanzanya gibi Afrika ülkelerindekinden daha yüksek enflasyonla Türkiye'nin dünyada dördüncü, Avrupa'da "birinci" çıkması vahameti nazarlardan kaçırılıyor.

Bir yıl içinde bir milyon vatandaşın işini kaybettiği, istihdamın hızla düşerek her dört gençten ikisinin işsiz kaldığı, TL'nin yüzde 40 eridiği, doların-dövizin yüzde 400 katlandığı, faizin yüzde 8.5'ten yeniden yüzde 45'lere çıktığı, gerçek faizin yüzde 60-70'lerde seyrettiği, yüz binlerce esnafın kepenk kapattığı, icra dairelerindeki dosya sayısının 25 milyonu aştığı vartada "büyüme" iddiaları havada kalıyor.