"Yandaş'-'fondaş" saptırması

Yoğun siyasi arenada gündemden kayan konulardan biri de medyadaki "fondaş" tartışması oldu.

Baştan beri AKP siyasi iktidarından, özellikle "tek kişilik otoriter rejim"de iktidardakilerce milyarlarca lira vergi affına, ödenmeyen kredi ve teşvik kıyaklarına mazhar olan "iktidara iliştirilmiş medya yorumcuları"nın bazı medya ve sosyal medya kanallarını "fondaşlık"la suçlamaları âdeta sırıttı.

Bir yandan bir yığın çarpıtma, saptırma ve manipülasyonla halkta korku salınırken tam gaz sansür ve otosansörle medyanın gerçekleri yazması engellendi.

Öncelikle RTÜK Başkanı'nın "Cumhurbaşkanı'nın tâlimat ve telkinlerini emir telâkki ederiz" ikrarıyla siyasi iktidarın "medyayı sindirme sopası" haline getirilen kamu kurumu aracılığıyla âdeta bir "sansür kurulu" haline getirilmesiyle, Saray'dan iletilen "direktifler"le iktidardakilerin yanlışlarını eleştiren medyaya ceza üstüne cezalar yağdırıldı.

Son genel seçimler öncesi dönemde medyanın yüzde 5'ini oluşturan muhalif medya"ya 71 yayın durdurma, on milyonlarca lira para cezası kesilirken, on binlerce vatandaşın şikâyetine rağmen iktidardakilere medhiyeler dizen yandaş kanallara tek bir ceza verilmedi.

Ve iktidardakilere medhiyeler dizmekle yükümlü yandaş medya holdingleri"ne yüzlerce milyar peşkeş çekilirken, fonlanarak "iktidarın "uydusu" haline getirilen "gereğini yapmakla görevli yandaşlar"ın muhalif medyaya "fondaş" suçlamaları çarpıklığı tam bir ibret-i âlem olarak sırıtıyor. Ve bir defa daha "dinime dahleden bari Müselman olsa!" deyimini tekrarlatıyor...

"Fonlananlar" kimlermiş!

Bir diğer garabet "Saray medyası"nın özellikle AB fonlarını kullanan bazı sosyal medya kanallarını "fondaşlık"la ihbarına karşılık "Saray TSK'ları"nın da aynı fonlardan "fonlanmaları."

Tıpkı bir yandan her başları sıkıştığında, hak ve hürriyetlerinin ihlâlinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine (AİHM) başvurup hak ararken diğer yandan içte başta Demirtaş ve Kavala Gezi davaları olmak üzere özellikle siyasi davalarda Anayasa Mahkemesi'nin yanısıra AİHM'in "hak ihlâli kararları"nın Anayasaya aykırı olarak "tepeden tâlimat"la uygulanmamasında açığa çıkan haliyle kıyasıya eleştirdikleri "fonları" hoyratça kullanmaları.

"Güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi" isteyen "millet ittifakı" partilerini "gayr-ı millilik"le itham edip, "tek kişilik otoriter rejim"e arka çıkan "cumhur ittifakı" partilerini "yerli - milli" olduklarını iddia eden ve iktidara yakınlığıyla bilinen, çoğu iktidardakilerin yakınlarının yöneticiliğini yaptığı vakıfların yıllardır AB fonlarından milyonlarca euroluk destek almaları çelişkili çarpıklığı durumu ortaya koyuyor.