Türkiye "otoriter kakofoni"den kurtulmalı

Millet irâdesinin temsilcisi Meclis dışlanırken yargının da "siyasetin sopası" haline getirilmesi çarpıklığı demokrasiyi, hukuku, temel hak ve hürriyetleri felç etmiş.

Seçim Kurullarının muhalefetin kazandığı başkanlara mazbatalarını geciktirmesiyle, iktidar partisine mensup belediyelerin giderayak yandaşlara 1.5 milyarı bulan halı siparişleri, milyarlık ihalelerle kuruyemiş alımları, çiçeğe, fincana, makam odaları tefrişatına milyonluk fatura kesmeleri, kat kat israflarla, bile bile fahiş harcamalarla har vurup harman savurmalara süre tanınmış oldu.

İktidar belediyelerinin ülkenin siyasi tarihinde görülmemiş şekilde makam aracını çamurlu suyla doldurup bırakma benzeri siyasi ahlâka uymayan devir teslimleri, 100 binlik nüfusta onlarca milyonluk borç takması, bir belediyenin yıllık bütçesi kadar 12 milyarlık borçla "benden sonra tufan" vicdansızlığı da her haliyle sırıttı.

SEÇİMLE ORTAYA ÇIKAN ÇARPIKLIKLAR...

Muhalefetin Ordu ve vefat eden 3.900 seçmene oy kullandırılmasına rağmen bir tek torbanın açılıp sayılmadığı Hatay başta olmak üzere seçim sonuçlarına yaptığı itirazların -göz boyama kabilinden birkaçı dışında- iktidar partisi lehine reddedilmesi, bir yüksek yargı olan YSK yönetiminin de ne denli Saray'ın güdümüne gidildiğini ifşa ediyor.

Zira böylesine haksızlık ve hukuksuzluğun açığa çıktığı vartada YSK'nın toplanıp "kararı"nı açıklamasından saatler önce Cumhurbaşkanı'nın partisi grubunda üzerine basa basa "YSK noktayı koymuştur" çıkışı peşinen karara şâibe bulaştırıyor.

Belli ki AKP iktidarında, "tek kişilik hükûmet"te tırpanlanıp Meclis'e gönderilmeleri engellenen Sayıştay raporlarında ayyuka çıkan yolsuzluklara, rüşvete, ihaleye fesat karıştırmaya, arazi satışlarına, kayırmaya, 80-100 milyonluk araç kiralamalarına, gereksiz mal ve malzeme alımları eklenmiş. Son günde bile vahim bir "partizanlıkla" yandaş şirketlere, iktidara yakın işadamlarına uyduruk ihalelerle milyonlar, milyarlar peşkeş çekilmiş.

O denli ki yeni seçilen iktidar partisi belediye başkanları dahi yakınıp şikâyetçi oluyor. Ve yargıya baskılarla, "tepeden tâlimatlar"la iktidar mihraklarına ilişkin iddialar sorgulanıp yargılanmıyor. Kumpaslarla, katakullilerle, algı operasyonlarıyla süreç sabote ediliyor.

İKTİDARDAKİLERE İLİŞİLMEMESİ HUKUKSUZLUĞU!

Keza 2004'te kırk bir kişinin can verdiği Pamukova, 2008'de sekiz yolcunun vefat ettiği Kütahya, 2018'de 25 yolcunun can verdiği Çorlu tren kazalarında ve 301 madenciyi kaybettiğimiz 2009'daki Soma maden fâciasında, en son 9 işçinin göçük altında kaldığı İliç patlamasında göstermelik birkaç çalışanın dışında ilgili kamu kurumlarının sorumluları hakkında savcılıklar harekete geçmezken, bir teki bile gözaltına alınmazken; bayramda Kepez'deki teleferik kazasının suçlusu olarak yeni seçilen belediye başkanının -âdeta durumdan vazife çıkarılarak- hukuki olmayan siyasi sâiklerle derdest edilip tutuklanması yargının ne denli "siyasallaştırılıp" "taraflı" durumuna düşürüldüğünü bir kez daha ortaya koyuyor.