Suriye'nin meçhul geleceği
Yoğun gündemde üzerinde pek durulmayan oldubittilerden biri de geçen hafta yıllardır Heyet Tahrîrü'ş-Şâm (HTŞ) lideri Colanî olarak bilinen ve yeni Suriye geçici hükûmeti Başkanı olarak gösterilen "Ahmet eş-Şara"nın Ankara ziyaretiydi.
Ziyaretin perde arkası aralanıyor.
Görünen o ki ilk günlerde iktidardakilerce ve "yandaş medya"ca pompalanan ve sanki şimdiye kadar Emevî Camii'nde namaz kılınmıyormuş da Şam'ın düşmesinden sonra ilk kez 6 Aralık'ta namaz kılınmış propagandasıyla "fetih!" ve "zafer!" propaganda etkisini kaybetmiş; Suriye'nin nereye varacağı bilinmeyen geleceği tartışılıyor.
Saray'daki görüşme sonrası Cumhurbaşkanı ile ortak basın toplantısında önceki Şam yönetiminin devrilmesinde Ankara'dakilere ayrı ayrı teşekkür eden Şara, "Biz şu anda tabiî ki Suriye topraklarının bütünlüğüne önem vermekteyiz" diye geçiştirirken, Cumhurbaşkanı'nın "Komşumuz Suriye'ye yönelik politikamızın esasını, öteden beri bu ülkenin toprak bütünlüğü ve birliğinin muhafazası oluşturuyor" ifadesini tekrarlaması; ancak ülkenin toprak bütünlüğünü parçalayan emperyal işgalcilerden tek kelime bahsetmemeleri dikkatleri çekti.
TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE SİYASÎ BİRLİĞİ PARÇALANIYOR!
Öncelikle 9 Ocak'ta İtalya'nın ev sahipliğinde Roma'da "Suriye'nin geleceği" için yapılan toplantıya başta "yeni dörtlü" olarak bilinen ABD, Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere binlerce, on binlerce kilometre ötedeki ecnebiler "ağır toplar" olarak çağrılırken, Şam eski yönetiminin devrilmesinde "başrolü oynayan" ve bu ülke ile 911 kilometre sınırı olan Türkiye'nin "resmen" çağrılmaması çarpıklığı bunun en bâriz göstergesi oldu. (gazeteler, 9.1.25)
Yine daha ilk icraatında BAE ve Katar gibi ülkelere "sıfır vergi" uygulayan Şara yönetiminin Türkiye'den ithal ürünlere gümrük vergisini yüzde 300 ila 500 arttırması ve Esad döneminde -2024 yılında- aylık 30 milyon dolar ihracat yapılan Suriye'ye ihracatın durma noktasına ge(tiri)lmesi bunun ilk sinyalleri. (gazeteler, 16.1.25)
Bundandır ki Şara "Özellikle Suriye'nin kuzey ve doğusundaki tehditleri ele aldık. İsrail'e mutlaka uluslararası baskı uygulanması lâzım ve 1967 sınırlarına dönülmesi lâzım" temennisiyle kalırken mevkidaşı samimi bir havada ülkede güvenliği ve ekonomik istikrarın tesisini görüşüp hemen her konuda tam bir fikir birliğinde olduklarını" söyleyen Cumhurbaşkanı'nın "Kıymetli kardeşimle bilhassa Suriye'nin kuzeydoğusunu işgal altında tutan bölücü terör örgütü ve yandaşlarına karşı atılacak adımları mütalaa ettik" ifadesi oldukça çarpıcı bulunuyor.
Belli ki yeni Şam yönetimiyle Ankara arasındaki krizlerin başında Suriye'nin kuzeyinde, Fırat'ın doğusunda "Suriye PKK'sı" olarak bilinen Türkiye'nin yanıbaşında ülkenin yüzde 30-40'ını kontrolünde tutan PYDYPG'nin durumu geliyor.
Gerçek şu ki her ne kadar Şara'dan "PKK terör örgütünün Suriye'den tasfiye edileceği" açıklamaları gelse de bunun yeni Şam yönetiminin inisiyatifinde olmadığı, tam tersine on iki gün içinde ülkenin başkentini HTŞ'ye teslim ettiren başta ABD ve İngiltere ile hâmisi oldukları İsrail'in Suriye'nin "toprak bütünlüğü"nü bölüp parçalaması, "siyasî birliği"ni bozması oldu bittileri bütün dünyanın gözü dayatılıyor.