Hukuka suikastle ekonomiye darbe!
Ekonominin can çekiştiği bu süreçte "19 Mart operasyonu"yla muhalefete dayatılan hukuk dışılıklar, demokrasi ve hukukun yanısıra en çok da ekonomiye darbe vuruyor.
Yüzde 100'e varan zam furyasında, katlanan enflasyonun düşmediği vetirede başta İBB Başkanı olmak üzere muhalefetten seçilen belediye başkanları ile yöneticilerin gece yarısı baskınlarla gözaltına alınıp tutuklanıp "siyasî yasak" getirilmek istenmesi, şirketlerine el konulup "kayyım" atanması dönüp ekonomiyi vuruyor.
2023'te 818 milyar, 2024'te 700 milyar liranın üzerinde rekor zarar açıklayan Merkez Bankası'nın sırf doların-dövizin hızlı çıkışını baskılamak uğruna yıllardır halkın fedâkarlığıyla biriktirilen 50 milyar dolar rezervinin birkaç haftada harcanması "iktidar cephesi"nde dahi "şok" etkisi yapıyor.
Daha dövize hebâ edilen 128 milyar doların hesâbı verilmezken, Hazine'nin bile bile siyasî operasyonlarda harcanmasıyla ekonominin daha da çökertilmesi, iktidar mahfillerinde de büyük tepkileri çekiyor. Bir yandan demokrasiye ve hukuka kasteden tepeden dayatmalarla iki yıldır toplanan Merkez Bankası rezervi sarfedilirken, bir "yandaş"ın "ana muhalefet partisine kayyım" asparagasıyla iflas eden borsada "İmamoğlu önlemleri" bir ay daha uzatılıyor.
Bu arada Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek'in Saray'a gidip "ekonomi tepe-taklak oldu, kayyım atanmasıyla daha da dibe vurur" uyarısını yaptığı, ancak hiçbir etkisinin olmadığı belirtiliyor.
"KENDİ KUMPASINIZLA 50 MİLYAR DOLARI YAKTINIZ!"
İktidar belediyelerinin yüzlerce "yolsuzluk, rüşvet, ihaleye fesad karıştırma dosyası" savcılıklarda bekletilirken uyduruk iddia ve isnadlarla sadece muhalefet belediyelerine, demokratik haklarını kullananlara soruşturmaların açılması kıyasıya eleştiriliyor.
Bu hususta ülkenin en büyük şehrinin Belediye Başkanının diplomasının iptali ve tutuklanmasına karşı gösterilere katılan yüzlerce üniversite öğrencisinin de tutuklanıp cezaevine konulmasıyla "Türkiye'nin bütün dünyada 'Silivri' diye anılması" sürecini nazara veren Ahmet Taşgetiren'in "ipin ucunun kaçtığı" ve "bir çuval incirin berbat edildiği" yakınması dikkat çekici. (Karar, 18.4.25)
Keza "Bir deli bir kuyuya bir taş attı kırk akıllı çıkaramıyor. Ortalık yangın yeri M. Şimşek ne güne duruyor Ak Parti'de kimse kalmadı mı, 'Yahu Reis işler iyi gitmiyor, iki yılda yapılan fedakârlığı birkaç gün içinde yaktık' diyecek, 'acı söyleyecek' bir 'dost'u kalmadı mı Reis'in Yok mudur padişaha 'en sevdiği atın öldüğün söyletecek" soruları çarpıklığı ele veriyor.
Neticede, önceki krizlerde olduğu gibi onlarca milyar doların piyasaya sürülmesine rağmen dolar tutulamıyor, emekler boşa gidiyor, ekonomi toparlanamıyor.
Bundandır ki ekonomistler yana yakıla "kendi kumpasınızla oluşturduğunuz süreçte doları tutmak için Merkez Bankası 50 milyar doları yakmak zorunda kaldı" diye hayıflanıyor.
Özetle, Türkiye'nin 38 OECD ülkesi arasında "yargıya güven, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı"nda 36. sırada kaldığı, bir gün yatarı olmayan isnadlarla seçilmişlerin görevlerinden alınıp aylarca tutuklandığı, en demokratik anayasal haklarını kullanan vatandaşların derdest edilip içeriye atıldığı kırılganlıkta, yargının siyasî operasyonlarda suistimalinin ağır faturası ekonomiye kesiliyor.
Dahası, ekonomistler; hukuk dışı dayatmaların tetiklediği dalgayla birlikte, ülkeye yeni sermaye gelmesinin zorlaşacağını, yabancı yatırımcıların uzak duracağını ve hatta Mısır örneğinde olduğu gibi yerli sermayenin de yurtdışına kaçabileceğini belirtiyor. Bu süreçte enflasyonun ise daha da artacağı uyarısında bulunuyorlar.