Âfette "rant felâketi!"

"Tek kişilik yönetim"in 6 Şubat Depremi'nde çöküşü, Cumhurbaşkanı'nın "birkaç gün" diye geçiştirdiği ilk üç günde arama-kurtarma çalışmalarının "resmen" engellenmesi fiyaskosuyla başladı.

Enkaz altındaki insanların "yardım" çağrılarına, feryatlarına rağmen ilk iki, hatta üç günde arama-kurtarma ile âcil yardım çalışmaları zamanında başlatılmazken, nizamiyede yardım için bekleyen askerlerin, belediye ekiplerinin, itfaiyecilerin, hatta kurtarma malzemeleriyle hava alanlarında toplanan madencilerin, gönüllü grupların, iş makinelerinin bölgeye intikaline ve müdahalesine "tepeden tâlimat"la izin verilmedi. Binlerce vatandaşın çığlık çığlığa can vermesine bigâne kalındı.

Başta çadır ve konteyner olmak üzere korunma ve barınma ihtiyaçları deprem bölgesine ulaştırılamazken, muhalefete mensup belediyelerin şehirlerde, deprem bölgesindeki mahallerde kurdukları çadır ve konteyner kentleri, gıda, su, ilâç, yiyecek, giyecek, battaniye, temizlik malzemesi, ısıtıcı benzeri yardımları valiliklerce inadına engellenmek istendi. Çadır-konteyner kentleri, sahra-seyyar hastaneleri, aşevleri kapatılmaya kalkışıldı.

DEPREM PARALARININ ÂKIBETİ MEÇHUL...

Bununla da kalınmadı; seçim kampanyasında partili Cumhurbaşkanı'nın depremzede vatandaşlara "Hatay'ın hali ortada, Hatay'a hizmet geldi mi" çıkışıyla "Oy vermezseniz açıkta kalacaksınız, hiçbir hizmet gelmez!" şantajıyla âfet üzerinden siyasete tevessül edildi; "eli kolu bağlı belediye" tehditleri deprem bölgesinde de savruldu.

Bir yandan siyasî iktidardan maliyetinin on katı kazançla yüz milyarlarca dolarlık garantili ihâlelerin peşkeş çekildiği, "iktidardakilere yakın şirketler"in yüz milyonlarca liralık vergi borçları silinip milyarlarca kredi ve teşvikler verilirken, ekonomik yıkımda, ağır vergi yükü ve yüksek enflasyonda fahiş zamlarla katlanan pahalılıkta milletin parası saraylara, uçaklara, gemilere, dolar garantili ihalelere giderken, buharlaştırılan "deprem vergileri"nin hesabı verilmiyor.

Son iki yılda bir-iki istisna hâriç "Depreme dair tedbirlerin ve yolsuzlukların araştırılması ve soruşturulması" kanun tekliflerinin hiçbiri kabul edilmedi, edilmiyor. Keza Meclis'te "2002'den bu yana Özel İletişim Vergisi adı altında toplanan yüz milyarlarca "deprem vergisinin nereye harcandığı" sorularına hiçbir ciddi cevap verilmiş değil.

En çarpığı da, bir yandan depremde tamamen yıkılıp yüzlerce vatandaşın can verdiği siteleri yapan müteahhitlere yeniden "deprem konutları" ihaleleri verilirken, âfet riskini azaltmak için toplanan paralar "yandaş şirketler"e verildi. 80-100 kişinin enkaz altında kaldığı sitelerin müteahhitleri salıverilip yurtdışına kaçtı. Ve hâlâ sanki 22 yıldır tek başına iktidarda değillermiş gibi yeniden vaadlerle milleti oyalama oyunu oynanıyor.

AKP iktidarında deprem için toplanan yüz milyarların nereye nasıl harcandığının hesabını vermeyen siyasî iktidarın, 1999 Marmara Depremi'nin yaralarının sarılması için toplanan 75 milyar lira miktarındaki paranın kimlere, nerelere-nasıl sarf edildiği bilinmezken, vatandaşlara IBAN numarası verip âfeti para toplama kampanyasına dönüştüren siyasî iktidarın 6 Şubat Depremleri'nde topladığı yüz milyarlarca liralık "deprem paraları"nın akıbeti meçhul...

Ve resmî rakamlarla 53 bin, -gerçekte en az 250 bin- insanın vefat ettiği 6 Şubat depremleri için 213 televizyonla 562 radyoda yapılan "bağış şov"da söz verilen -yatırılmayan 31 milyar lira dahil- 115 milyarın liranın nerelere gittiğiyle ilgili hâlâ hiçbir açıklama yapılmamış.

DEPREM TOPLAMA ALANLARI DA RANTA GİTMİŞ!

Bu arada "deprem paraları" gibi "deprem toplanma alanları" da ranta kurban giderken, çadırların, konteynerlerin, sahra hastanelerinin, jeneratörlerin kurulabileceği "âfet-deprem toplanma alanları" da ranta gitmiş. Parklar, askerî alanlar ranta açılmış. İstanbul'da sığınılacak arazi kalmamış.