Hüthüt ve öfke

Bakıyorum da herkes öfkeli. Kızgın, hiddetli. Kimsenin kimseye tahammülü yok. Sertlik ve hoyratlık aleni bir moda. İncelik ve zarafet zayıflık addediliyor. Tatlı dil yılanı deliğinden çıkaracak ama kelimeler kayıp! Böyle durumlarda Hüthüt kuşuyla konuşan Mantıku't Tayr - Kuş Dili'ni yazan Feridüddin Attar'ı ve Cüneyd Bağdadi'yi ve de Mevlâna'yı hatırlıyor insan. Attar, bir hikayesinde içimizdeki vahşi hiddeti anlatır. Bir hakikat arayıcısı yola koyulmuş. Her gittiği şehirde, kasabada "Buranın delisi kim" diye sorar, gidip onunla konuşur, hasbıhal eder, yine yoluna devam edermiş. Bir gün yine sormuş "Şurada bir keşiş var, kapattı kendisini eski değirmene çıkmıyor, seni kabul etmez ama sen dene istersen", demişler. Bizimki uzun süre kapıyı çaldıktan sonra yukarıdan bir pencere açılmış, keşiş başını uzatmış, "Ne istiyorsun" diye azarlı sormuş. Yolcu, "Ben seni dinlemeye geldim" demiş. "Çıkamam, çok meşgulüm" diye konuşmuş keşiş. "Önüne gelene dalan yırtıcı bir köpeğim var, onu terbiye etmektir niyetim. Sen de beni dinle, boşuna vakit kaybetme, bul kendi yırtıcını, terbiye et, beni de meşgul etme, hadi selametle..." Cüneyd Bağdadi, bir gün şehir dışında misafirliğe gitmiş. Ev sahibi sohbet açmış. "Efendim, biz Allah rızık verince şükrederiz, vermeyince sabrederiz" diyerekten. Bağdadi, "Eyvallah, bizim Bağdat'taki sokak köpekleri de öyle yaparlar!" deyiverince, ev sahibi apışmış. "Ya siz nasıl yaparsınız muhterem" diye sormuş. "Biz", demiş Cüneyd Bağdadi, "Varken dağıtırız, yokken şükrederiz..." Üçüncü hikâye ise Mevlâna'dan. Pir, bir gün sevenleriyle kıra çıkmış. O esnada bir sürü sokak köpeğine rast gelmişler. Hayvancıklar öyle sevimli, öyle hoş oynaşıyorlarmış ki... Mevlâna ve dostları bu tatlı manzarayı bir süre seyretmişler. O sıra da içlerinden biri, "Köpeklerin birliği, dirliği, muhabbeti ne güzel! Aralarındaki hoşgörü ve saygı bize örnek olmalı" deyince... Mevlâna, bu sözün sahibinden, hemen gidip kasaptan birkaç kemik getirmesini istemiş. Kemikler gelince, "O kemikleri köpeklere atın" demiş. Kemikler atılır atılmaz köpekçiklerin sevgiyle oynaşmaları birden bitmiş. O an kıran kırana kan revan, kemik kapma mücadelesine başlamışlar. Biraz önce birbiriyle oynaşan köpekler, hırlayarak kapışmışlar. Mevlâna, yanındakilere, "Biraz önce burada gördüğünüz muhabbet, köpek muhabbetiydi. Köpeklerin muhabbeti, aralarına bir kemik düşüne kadardır..." Meseller bize kalın kitapların kompakt misallerini vermekte. Bir