Bercan Tutar

Sabah

Erdoğan kazandıkça Putin de kazanıyor...

Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında 22 Haziran'da Madrid'de imzalanan üçlü muhtıra bir bakıma yeni NATO'nun değişen savunma doktrininin de ilanıdır. Ancak bu yeni doktrin de ABD'yi girdiği darboğazdan kurtaramayacaktır. Zira ABD ve Avrupa'nın Soğuk Savaş projesi çerçevesinde Sovyet Rusya'ya (SSCB) karşı 4 Nisan 1949'da kurduğu NATO artık miadını

Rusya-Çin dışarıdan Türkiye ise içeriden

Türkiye'nin İsveç ve Finlandiya ile imzaladığı memorandumu kasten çarpıtan muhalefetimiz, bu tarihi ve siyasi zaferi bir 'hezimet' olarak sunma manipülasyonunu sürdürüyor. Sayın Erdoğan'a yönelik kültürel ve siyasi nefret bu kesimlerin ideolojik körlüklerini ne yapsanız da yok etmeyecektir. Bir kez daha gördük ki aidiyet, devlet, vatan ve ülkelerin

Bir buçuk asır sonra bir ilk...

Dünya literatürüne 'psikolojik harp' olarak giren yumuşak güç mücadelesinin en etkili araçlarından olan algı yönetimi çalışmalarını İngiliz ekolü 'siyasi savaş' diye tanımlar. Bu bağlamda İsveç ve Finlandiya'nın NATO üyeliklerine dair süren müzakerelerde Türkiye'nin dediği oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan masadan her istediğini alarak kalktı. Madrid'de

ABD'nin asıl kâbusu jeopolitik enflasyon

'Erdoğan'sız Türkiye', 'Putin'siz Rusya' ve 'Şi'siz Çin' projeleriyle yola çıkan ABD bugün muhtaç kaldığı bu üç lidere karşı küresel çapta bir bozgun yaşıyor. ABD, 2008'de Barack Obama başa geldikten sonra 2016'ya kadar Türkiye, Rusya ve Çin'e yönelik grand stratejisini 'pivot Asia Asya'da oyun kurmak' diye niteledi. ABD'nin temel hedefi, yeni düny

Sorosçuların Biden fiyaskosu

Enerji krizi ve tedarik zincirindeki sorunların tetiklediği küresel enflasyon dalgasının en fazla etkilediği ülkelerden biri de ABD. Pandemi salgını ve tedarik kriziyle birlikte Çin'e ve ardından Ukrayna sorunu üzerinden de Rusya'ya karşı hem psikolojik hem ekonomik savaş başlatan Amerikan yönetimi, geldiğimiz aşamada bir bakıma kendi kazdığı kuyuy

Putin'in 'yeni dünya' manifestosu

ABD ve Avrupa'nın Ukrayna'da Rusya üzerinden çok kutuplu yeni dünyaya karşı açtığı savaş hüsranla sonuçlandı. 17 Haziran'da St. Petersburg Ekonomi Forumu'nda yaptığı konuşmada bu gerçeğe işaret eden Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, tek kutuplu sistemin sonunun geldiğini ilan etti. Atlantik'in dogmalarına dayanan küresel sistemin sürdürülebilir

Dünyayı da 'batı'rıyor

Atlantik'in inşa ettiği küresel sistem kendiyle birlikte dünyayı ve insanlığı da dibe çekiyor. Korona pandemisi ile başlayıp ardından tedarik ve enerji krizleriyle derinleşen küresel statükonun sosyo-politik ve ekonomik rejimindeki bunalım bugün yüksek enflasyon, artan işsizlik ve hayat pahalılığı şeklinde hemen her ülkeyi pençesine almış durumda.

'Yasak elma'

Batı dünyasından Almanya, İtalya ve Macaristan gibi kimi ülkeler Türkiye'nin Ukrayna ve tahıl krizi benzeri küresel sorunlarda oynadığı çözüm odaklı diplomasisini gıptayla izlerken ABD başta olmak üzere Fransa ve Yunanistan gibi aktörlerin ise bu durumdan son derece rahatsız olduklarını tahmin etmek zor değil. Özellikle de Türkiye'nin Rusya ve Çin

Ukrayna hezimeti

ABD'nin liderlik ettiği Batı dünyası yenilgiye ve ihanete doymuyor. Irak ve Afganistan'dan sonra şimdi de Ukrayna'da yeni bir hezimeti yaşıyor. Batı dünyası 2004'teki renkli devrim ile ateşe attığı Ukrayna'yı kaos yurdu haline getirdikten sonra ülkeyi şimdi kendi kaderine terk ediyor. Tıpkı işgal, iç savaş, açlık, terör ve her tür şiddetin adeta te

'Küresel NATO' projesi ve Türkiye

'Terör ile savaş' hamlesiyle stratejik hegemonyasını Asya-Pasifik'e genişletme çabası hezimete uğrayan ABD, Ukrayna ve Tayvan krizleri üzerinden yarım kalan projesini yeniden aktive etti. Zira 11 Eylül 2001 saldırılarının asıl hedefi Ortadoğu'yu yeniden dizayndan çok Afganistan üzerinden Avrasya ve Hint-Pasifik sahasının denetim altına alınmasıydı.