Bekir Fuat

Karar

Düşünce dünyamızın sönmeyen Ziya'sı

Elimde tüfenk, gönlümde iman,Dileğim iki: Din ile vatanOcağım ordu, büyüğüm Sultan,Sultan'a imdad eyle Yârabbi!Ömrünü müzdad eyle Yârabbi!Ziya GökalpHâlihazırda yaptığımız tartışmalar yirminci yüzyıl başlarında yaşadığımız problemlerin günümüzde de devam ettiğini gösteriyor.Bugün yirminci yüzyılın başındaki bunalımların neredeyse aynısını yaşıyoruz

Türkçe ağzımda annemin ak sütü

İnsanları kavimlere ayıran dilleri, bir araya getiren ise ülkü birlikteliğidir. Diller ülkü birliğine vasıta olup olmamasıyla bir ehemmiyet arz etmektedir.Arapçayı tüm Müslümanlar için önemli kılan Arapların dili olması değil, Kur'an-ı Kerim'in dili olmasıdır. Dilin ontolojik değeri, insanın manasına alan açtığı ölçüde artar veya eksilir. Bu noktad

Cumhuriyetin bir tezi var mıydı

Şöyle başlayım söze, Cumhuriyetin bize sunmuş olduğu dünya görüşü ile yaşanan hayat arasında, hep bir takım sorunlar olduğunu düşünüyorum. Cumhuriyet ideolojisiyle yaşadıklarımız arasında tuhaf, hâlâ açıklamaya muhtaç uyuşmazlıkların, ahenksizliklerin, çatışmaların olduğunu düşünüyorum. Bu çatışma, bu ahenksizlik çok yaratıcı bir hayata sürüklemedi

Büyük büyük sözlerimiz var ama neşemiz yok!

Nasrettin Hoca'nın bir atı varmış. Atı satmaya karar vermiş ve pazara götürmüş. Hocayı pazarda gören komşular: "Hocam ne yapıyorsun, bu at satılır mı Ne kadar güzel, ne kadar faydalı, olacak şey değil!" derler. "O bir küheylan!" Hoca tek tek hepsini dinler ve der ki: "Haklısınız, söyledikleriniz doğru. Ama atın neşesi yok!"At gibi bir ülkedeyiz ama

Kadim olan nerede

Bu ülkede pek çok şey gittikçe manasını yitiriyor. Hakikatin hatırına söz söyleyenler ise "bir tuhaf" adam olmaktan öteye gidemiyor toplumun gözündeKadim kavramlarımızı kaybediyoruz. Kadim olan her şeye "arkaik" duygularla bakıyoruz.Kadim olan her şeyden, bir hummadan kaçarcasına kaçıyoruz.Modern dünyaya iman etmiş insanlarız."Kul hakkı", "mümin",

Eski libas gibi âşıkın gönlü

Ne zaman bir daralma hali benliğimizi kuşatsa Seyrani'nin kelimeleri yetişir imdada. "Eski libas gibi âşıkın gönlüSöküldükten sonra dikilmez imiş."Dönüp bakıyorum sonra insanın içini kavuran derinlikteki bu dizelerin sahibi kim diyeSeyrani, Kayseri Develi ilçesinde imparatorluk Türkiye'sinin son dönemlerinde (1800-1866) yaşamış bu toprağın garipler

Canhaykırışı

Kendi dünyamızı kurmaya çalışırken dünyanın yükünü yükleniyoruz. Yük ile azığımızı aynı gönülde taşıyalım istiyoruz. İnsanın yükü kendidir, kalbidir.Ayrıntı zannettiğimiz çizgiler üzerinde yürürken biz, hayat da tavizsiz ve tarifsiz duruşuyla akar gider. Bazen bir noktadan bakıp dururken biz, başka bir yerde akıp giden dünyalar vardır. Bazen bir dü

Biz geçip gidenleriz

Hemen her gün sorular sorar, cevaplar arar, bir şeyler kurcalar, yürüyüşü ve arayışı sürdürürüz. Bu çabadır bizi yaşatan, aynı çabadır, aynı derttir kendimizi yontan, içimize yolculuğa çıkaran.Biz geçip gidenleriz.Geçip giderken dilek tutmamış, heves etmemiş, kül olmamış, kanat takıp uçmamış, taklitçi bir ağızla gevezelik etmişlerden değiliz.Çünkü

Türkiye çınarımız

Malazgirt ve bu toprakların ruhundan bize kalana dair bir şeyler söylemek istiyorum.İnsan dünyaya kendi kalbiyle, kendi kavramlarıyla bakar. Kendi sözüyle anlamaya çalışır hayatı. Milletler de öyle. Hakeza kendi sözü, gönlü ve davası olan milletler büyük kültürleri, büyük rüyaları yaşatır.Sultan Alparslan ve Malazgirt bize bu rüyayı yaşattıAnadolu

'Beyefendiler, günahlarınız bile şevk içinde olsun'

Hiç tanımadığınız, karşılaşmadığınız insanlar vardır. Fakat adını duyduğunuzda tebessüm kaplar gönlünüzü. Sarılmak istersiniz. İnsan kaç kişiye sarılmak ister ki zaten. Onlardan biri işte İrfan Fethi Gemuhluoğlu.Aşk iman gibidir, gönle düşer sadece. Sevgiyle yaşatır insanı. Yollar aşkla bereketlenir. Fethi Bey'in kendisine tanışmaya gelen gençlere