Bedri Baykam

Cumhuriyet

Siyasilerin ötesinde, kitle örgütlerinin bilinç kaybı ve... Sarıyer!

Geçen hafta size İYİ Parti'nin ve DEM'in, sözde muhalif partiler olarak AKP'ye karşı aday çıkarmalarının mantıkla ve matematikle ilişkisini ne kadar kaybetmiş olduğunu yazmıştım. 1994 yerel seçimlerinde benzer bir tavırla bölünen merkez sol ve merkez sağ partilerin nasıl intihara koştuklarını ve ülkeyi bugünkü cumhuriyet ve demokrasi karşıtı AKP de

İlkokul matematiği bilmeyen siyasilere...

Önceki günlerden birindeki İYİ Parti'nin tanıtım toplantısının haberlerini izlerken Hiç aklıma gelmezdi kahkahaya boğulacağım: Birden bütün salon "Mustafa Kemal'in askerleriyiz" diye tempo tutmaya başladı! Acaba Mustafa Kemal, şu ortamda Cumhuriyetçi güçlerin oylarını bu kadar tehlikeli bir yapıda bölen bir partinin, kendi adını kullanarak bu sloga

Laik bir Cumhuriyet'te şeriat düzeni olamaz. Nokta.

İçtiğimiz bir kahve, aynı anda hem buzlu hem de kaynar olamaz. Bu basit dengeyi, siyasi ortama da uyarlamak mümkün tabii Konuya direkt şeriat-laiklik örneğiyle başlamayacağım. Önce sol siyasilere bakalım Mesela, sosyalizmden ve kendisini sosyalist olarak tanımlayan bir insandan bahsedildiğinde "Hangi sosyalizm" diye sorarım hemen! 70'ler ve 80'lerd

Adaylıklar şangırtılar eşliğinde açıklanırken...

Adaylık, kişisel bir olay değildir. Yalnız kendi yakın çevresini değil, bütün ilçeyi ayağa kaldırabilmelidir. Tabii bunun için o adaylık tartışmaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmiş olmalıdır. O zaman örgüt de tecrübeli isimler de seçmen de heyecanla sahaya çıkar. Herkesin gözünde umut vardır. Bir de tersini düşünün. Kimsenin tanımadığı "dayatıl

Deprem, Anayasa ve Şeriat

Evvelki gün 6 Şubat'tı. Yazılı ve görsel medya, 11 ilimiz ve sayısız ilçemizde hayatı yerle bir eden deprem gecesinin korkunç bilançosunu çıkardı. Geçen bir yıllık süreçte yaralar ne kadar sarıldı, hangi sözler yerine getirildi, halk depremden sonraki ikinci kış soğuğunun ortasında hangi şartlarda yaşıyor; tüm bu konuları kamuoyunun gözü önüne serd

IŞİD eylemde, parlamento hukuk depreminde

Evvelki gece bu başlıkta gördüğünüz konuyu Cumhuriyet için kaleme almak kararlılığıyla iPad'imin başına oturdum. Halk TV'de "Kayda Geçsin" programını izlemeye başladım. Ülkemizin gururu gazetecilerimiz yine iş başındaydı. Geçen hafta Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Murat Ağırel'den söz ederken onların Uğur Mumcu'nun açtığı yolun, yani araştırmacı g

"Araştırmacı gazetecilik" efsanesi aydınlatmaya devam ediyor

24 Ocak Pazar günü, her pazar sabah olduğu gibi halı saha futbol oynamaya gitmiştim. Spor sonrası arkadaşlarla çay sohbet derken eve dönüşüm öğle civarıydı. İstanbul'da güneşli bir kış günüydü. Evde biraz tembellik yaptıktan sonra televizyonda kanal ararken haber önüme altyazılardan düştü: "Uğur Mumcu Ankara'da bombalı suikast sonucu öldürüldü." Ev

Şanssız ülke

Bir ülke tanıyorum. Şanssız, çok şanssız bir ülke. Her yol ayrımında yanlış zarlar atmış, uydurma provokasyonlarla hem kardeş hem din kavgasına düşmüş, ayaklarına çelik halatlar bağlanmış, siyasal partileri koltuk kavgasıyla bölünmüş, iktidar hırsıyla ülkenin temellerinin sarsılmasına göz yummuş Bir ülke tanıyorum, en kritik yıllarda aydınların tüm

Yerel seçimler, kadınlar, "genç adaylar" ve unutulmaz Eskişehir efsanesi...

Üç aydan kısa bir süre sonra, yine hayati bir seçime gireceğiz. Bana diyeceksiniz ki, "Hangi seçime girersek girelim hepsine hayati diyoruz, nasıl inanalım" Doğru, bunu hep diyoruz ama inanın siz de biliyorsunuz ki hiçbiri yanlış değil. Evet, geçen Mayıs ayında çok ağır bir seçim yenilgisi yaşadık, ama ondan önceki yerel seçimlerde büyükşehirlerdek

Çoklu organ yetmezliği, şizofreni ve Türkiye...

Ne yazık ki insan vücudunda çeşitli organlarda bozulmalar ve görevini yapamamalar söz konusu olunca, bildiğiniz gibi adım adım "tablonun geneli" çöküş yoluna girer. Sağlıklı insanın kalbi, böbrekleri, ciğerleri, midesi, dalağı beyni, kan dolaşımı, nefes alma ve yeme içme fonksiyonları ile beraber ahenk içinde çalışırken, önce bir, derken iki organ