Siyasilerin ötesinde, kitle örgütlerinin bilinç kaybı ve... Sarıyer!

Geçen hafta size İYİ Parti'nin ve DEM'in, sözde muhalif partiler olarak AKP'ye karşı aday çıkarmalarının mantıkla ve matematikle ilişkisini ne kadar kaybetmiş olduğunu yazmıştım. 1994 yerel seçimlerinde benzer bir tavırla bölünen merkez sol ve merkez sağ partilerin nasıl intihara koştuklarını ve ülkeyi bugünkü cumhuriyet ve demokrasi karşıtı AKP değerlerine daha o günden bütün ikazlarımıza rağmen teslim ettiklerini hatırlattım.

Evet, maalesef ülkenin hem sağ hem de sol politikacılarının büyük çoğunluğu, yurdumuzun karşılaştığı büyük tehlike ve tuzaklarla göğüs göğüse mücadele etmek yerine kendi çıkarlarına uygun sıfatlar ve hedefler peşinde koşarlar. Onlar için havalı bir sıfat hatta bir belediye meclisi koltuğu bile, ülkenin karşılaşabileceği uçuruma yuvarlanma risklerinden çok daha önemlidir.

Fakat, ne yazık ki, yıllardır süregeldiği şekilde politikacılarımıza has olarak bildiğimiz bu ağır hastalık, sivil toplum örgütlerinde de aynı zavallılık ve mantıksızlıkla sürüyor. Burada vereceğim iki örnekle, profesyonel politikacı olmayan ve demokratik kitle örgütü mensubu olan yurttaşların da beyinlerinde aynı yıkıcı virüsü geliştirerek, parçalara bölünüp demokrasiye, Cumhuriyet'e, Mustafa Kemal Atatürk'e ve vatanlarına karşı büyük bir ihanet içine girdiklerini göreceksiniz. Bu son derece kötü, vahim ve üzücü örneklerden ikisini, bugün tekrar kamuoyunun önünde teşhir ederek en ağır şekilde kınamak istiyorum. 1994 ve ardından gelen birçok seçimde yaşadığımız bölünmelerin getirdiği eziklik, felaket ve ağır mağlubiyetlerden hiçbir ders çıkaramayacak kadar gözlerini sıfat ve çıkar hırsı bürümüş, yurttaşlık bilinci kaybolmuş insanlar bunlar. Güya Atatürkçü güya çağdaş güya her gün demokrat gazeteleri ve bizleri okuyan gerçek aydın rolündedirler hep! Gerçekten inanamıyorum, acaba düşünmeyi mi bilmiyorlar, yoksa okuduklarını mı anlamıyorlar Yoksa yaşananlardan hiç ders almamak gibi özel bir yetileri mi var Bu makaleye aralarında üzülen veya kızanlar mı var! O zaman çok mutlu olurum! Belki ağır suçlarının boyutunu bu sefer algılarlar

Demokrat, cumhuriyetçi, Atatürkçü, laik ve çağdaş değerler ile kadın-erkek eşitliğine saygılı her kurumun sistematik bir şekilde ağır saldırılar altına alındığını ve hedef gösterildiğini yıllardır ibretle takip ediyoruz. Mesela bunların en üst seviyede belirgini, yıllardır Fenerbahçe Spor Kulübü'ne yönelik yapılan ağır saldırılar ve dur durak bilmeden hazırlanan komplolar. Bugün vereceğim ilk örnek, geçenlerde yapılan Ankara Mimarlar Odası'nın Genel Kurulu'nda yaşanan yüz kızartıcı ayrım ve bunun neden olduğu büyük felaket. Ankara Mimarlar Odası Başkanı Tezcan Karakuş Candan, daha önce kendisi ile çalışan arkadaşlarıyla bir nedenle ters düşüyor. Aynı ekipten Banu Taner, Candan'a karşı liste çıkarıyor. Böylece her ikisi de demokrat, laik, çağdaş, Atatürkçü ve yurtsever olan bu ekip, kendi içinde bölünerek yeni kongrede iki ayrı liste olarak seçime giriyor. Karakuş'un listesi 807 oy alırken, kendi içlerinden doğurmayı başardıkları karşıt grup 433 oy alıyor! Ama iş bu kadarla kalmıyor. Bir de bu demokratik yapının karşısında yer alan AKP MHP'yi temsil eden, iktidara yakın liste bu bölünmeden mutlu ve mesut olarak seçimlere giriyor ve 1033 oyla Ankara Mimarlar Odası'nı kazanıyorlar. Yani Tezcan ve onun "karşıtı liste" şayet seçime beraber girselerdi 207 oy farkla bu çok kritik seçimi, hem de Ankara Büyükşehir Belediye seçimlerinden önce rahatlıkla kazanmış olacaklardı. Maalesef inat, kapris ve egoların savaşı ülkeye verebilecekleri zararın ve risk yapısının zerre kadar farkına varamadan birbirlerinin maskarası oldular ve Atatürk'ün kemiklerini sızlattılar. Bu arada 15.000 üyeden, oy kullanmaya gelenlerin adedi 2500 civarında!

Sebebi her ne olursa olsun, eylemlerinin sonucunu göremeyen her bir aday ve üyemizin gözlerinin içine ikişer dakika -affedilmeyeceklerini hissettirecek kadar uzun- bakıp tebrik etmek (!) istiyorum. Demokrasi adına yaşanan bunca utanç dolu olayın ardından hala bu tavrı yaşama geçirmeyi denedikleri için, onlar artık benim gözümde seçme ve seçilme hakkından feragat etmiş yurttaşlar.

ELEKTRİK MÜHENDİSLERİ ODASI'NDA DURUM FARKLI MIYDI

Gelelim ikinci benzer örneğimize: Ankara CHP örgütünden yakın dostum Mustafa Pınar başka bir benzer kardeş çelmesini hatırlattı bana! Elektrik Mühendisleri Odası'nın 2 yıl önce yapılan Ankara Şubesi Genel Kurulu'nda yönetime kim geldi biliyor musunuz Merak ediyor musunuz Hadi sizi daha fazla bekletmeyeyim, yine AKPMHP'nin yönlendirdiği blok, tıpkı yukarıda Ankara Mimarlar Odası Genel Kurulu'nda anlattığımız şekilde demokrat, çağdaş, cumhuriyetçi rakip ve egemen durumda olan grubun ikiye bölünmesi sayesinde, seçimin kurnaz galibi oldular. 17.014 delegenin kayıtlı olduğu Ankara Şubesi'nde sadece 3.200 civarında aday oy kullanmaya gitti. Her zamanki Türk tavrı: "Ya kim alırsa alsın, bir şey farketmez!". Sonuç olarak