Avrupa Avrupa duy sesimizi!

"Hayaller hayatın çiçekleridir" diyor Goethe. "Meyve vereni pek azdır" diye devam ediyor.Erdoğan, İsveç krizinde pazarlığı başlattı. "Türkiye'nin AB'de önünü açın" dedi. Sanki müjde verildi de yarın AB'ye giriyoruz.2004'te müzakereler başladığında, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile el ele Ankara'da kutlama yapmış "AB'ye giriyoruz" diye havai fişekler patlatmıştı. Aradan 19 yıl geçti. Türkiye bıraktım Avrupalı olmayı, Avrupa için fiilen "yok ülke" durumunda.Önümde bir dosya duruyor. Artık alıştıklarımızdan, cumhurbaşkanına hakaret dosyası.İŞLEM YAPMADAN İADEE.H. Onur isimli vatandaş sosyal medyada Erdoğan'a yönelik ifadeler kullandı. Bu ifadelerin "cumhurbaşkanına hakaret" olduğu iddiasıyla artık klasikleşmiş şekilde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. İstanbul 48. Asliye Ceza Mahkemesi'nde, Onur aleyhinde dava açıldı.Bu sırada fark edildi ki E.H. Onur, Alman vatandaşıydı. Aachen'de yaşıyordu. Dosyası, ifadesinin alınması için Dışişleri aracılığıyla Köln Başkonsolosluğu'na gönderildi. Konsolos Nağı Tayru, Aachen'deki başsavcılıktan yardım talep etti. E.H. Onur'un Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla Alman savcı tarafından ifadesinin alınmasını istiyordu. "Ceza işlerinde karşılıklı Adli Yardım Sözleşmesi kapsamında ekteki belgelere istinaden gerekli yardımınızı rica ederiz" diyerek kısaca talebini ifade etti.Peki ne oldu Alman Savcı Balthazar, konsolosluğa beş satırlık soğuk bir yazı yazdı. Şunu söyledi: "Sayın bay konsolos, ekteki evrakın tamamını size herhangi bir işlem yapmadan iade ediyorum."Savcı, "yollarımız" ayrı diyordu: "20 Nisan 1959 'Avrupa Sözleşmesi' Madde 2-b bendine istinaden, ceza işlerinde karşılıklı adli yardım talebiniz reddedildi." Türkiye'nin de 55 yıl önce kabul ettiği sözleşmedeki madde 2-b'yi bilmeyenlere daha da açık yazıyordu: "Federal Almanya tarafından talebin yerine getirilmesinin, memleketin egemenlik, güvenlik, kamu düzeni veya diğer özçıkarlarına halel getirecek nitelikte olmasıdır."TAMAMI GERİ ÇEVRİLİYORAlmanya, defalarca Türkiye'deki yargının antidemokratik uygulamaları nedeniyle, bu tür talepleri, aynı gerekçeyle geri çevirdi. Yargı eliyle kurulan hukuk tanımazlık düzeninin, kendi ülkesinin vatandaşlarına sirayet etmesini engelledi. Bu arada E.H. Onur'un Türkiye'deki avukatı kumpas davalarından tanıdığımız Celal Ülgen. İki ülke arasındaki krizi şöyle yorumladı:"Cumhurbaşkanına hakaret suçunun bizde ağır yaptırımlarla karşılık bulması, giderek yaygın hale gelmesi, her eleştiri yapan hakkında bu tür yaptırımların yerli yersiz uygulanması uluslararası sözleşmelere aykırıdır. Hele cumhurbaşkanının partili olduğu iktidarın başında bulunduğu bir dönemde, toleransın daha geniş olması gerekirken bizzat cumhurbaşkanı ve avukatları tarafından adeta 'bir korku tüneli' yaratılmak istenmesi, demokrasi için yadırgatıcı bir durum. Türkiye'nin demokratik toplum olma yolundaki engellerin başında cumhurbaşkanına hakaret suçunu düzenleyen TCK