Seçimler ve seçim kampanyaları

Seçime günler kala, Erzurum başta olmak üzere kimi şehirlerde gördüğümüz şiddet olayları, sertliğin de ötesinde hakarete varan siyasi dil, insanın içini karartıyor kaçınılmaz olarak. Türkiye gibi, sandık deneyimi 150 yıla yakın bir ülkede, tanık olduğumuz görüntüler ve üslup, ne seçim kampanyasıyla ne de ittifakların birbirine yakın oy oranıyla açıklanabilir.Biliyoruz, partiler açısından seçim kampanyalarında son 1 ay, özellikle de son 1 hafta-10 gün çok önemlidir. Son düzlükteki yüzde 5, azami yüzde 8-9 oranındaki kararsız seçmen, seçimin kaderini etkiler. Kararsız seçmenler, yüzer-gezer oylar, öfkeli, sandığa gitmeyeceğini söyleyen, gitse de geçersiz oy atacağını belirten yurttaşlar, son haftaya kadar kesin karar vermeyenler, kararı son gün hatta sandık başında verenler her seçimde vardır. Siyasi kampanyanın ana hedef kitlesi de bu seçmenlerdir zaten. Kararsız seçmenlerdir, ideolojik tavır almayan seçmenlerdir, parti sadakati olmayan seçmenlerdir, çoğunluğa bakıp, kazanan tarafa meyleden seçmenlerdir.Peki, kararsızların oranı hızla azalıyorken iktidarın üslubuna ne demeli Öfkeyle mi, panikle mi, özgüven patlamasıyla mı izah etmeli HangisiGörüyoruz, 21 yıllık iktidar, kendisi açısından en zor seçime giriyor. Bunun temel nedeni de artık söyleyecek sözünün kalmaması, 21 yılda yapmadıklarını, yapamadıklarını açıklamakta zorlanması, başaramadıkları konusunda inandırıcı açıklama yapamaması, bahane bulmakta, mazeret üretmekte zorlanması. Çünkü enflasyon ortada, hayat pahalılığı ortada, işsizlik ortada, asgari ücret ortada, dış politika ortada, eğitim sistemi ortada. Muhalefetin, aralarına iktidarın eski kadrolarının bir kısmını da alarak oluşturduğu ittifak da (çok önemli eksiklik ve hatalarına, seçmende, özellikle de Cumhuriyetçi