Dövizdeki dalgalanma ve siyasetin işlevi

Millet gözünü televizyon ekranlarının sağ alt köşesine dikmiş, döviz kurlarını takip ederken bir yandan da Hazine ve Maliye Bakanı'nın gözlerinin içine bakıyor, ekonomideki gidişatı anlamak için. Zor iş. İnsanın gözünü yoruyor doğrusu. Bu arada Merkez Bankası'nın kararlarını ihmal etmemek, benzin ve motorine gelen zamların cebimize nasıl yansıyacağını hesaplamak, Borsa İstanbul'daki gelişmeleri kollamak da şart. İşsizlik ve hayat pahalılığı ise zaten en tepedeki gündem maddeleri. Peki, bu sorunları bu kadar çok konuştuğumuz halde, niçin aşamıyoruz Çünkü tartışmayı doğru, sağlıklı zeminde yapmıyoruz. Üretimi, verimliliği, adil bölüşümü, sosyal adaleti, fırsat eşitliğini, sosyal güvenliği, sınıfsal çelişkiyi konuşmuyoruz. Ekonomi konuşmadan siyaset konuşmanın yanlış olduğunu, kuramsal olarak hukuk önünde eşit olmanın, gerçek hayatta eşitliği sağlamadığını kavramıyoruz. Kabul, tam istihdamı sağlama hedefi, yıllardır siyasetin (sol dahil) gündeminde yok. Peki, istihdamı artıracak, beyin göçünü önleyecek, hatta tersine çevirecek projeleri konuşuyor muyuz İşgücünün niteliğini, kendini geliştirme hakkını, etkin ve verimli kullanımını, eğitimin ve bilimin bu konudaki önemini konuşuyor muyuz İşsizliğin nüfus artış hızıyla olan ilişkisini, sendikaların değişen işlevini konuşuyor muyuz Emek - sermaye ilişkilerinde emeğin sürekli kaybetmesinin siyasi, hukuki, iktisadi nedenlerini, tüm yönleriyle konuşuyor muyuz Hayır. Yeterince konuşmuyor, tartışmıyoruz. Vergi adaleti ve kamu hizmeti Kabul, vergi sistemimiz adil değil. Devlet doğrudan vergi toplamada başarılı olamadığından, dolaylı vergilere yükleniyor. Bu durum ise yoksulların, emekçilerin, dar gelirlilerin yükünü daha da artırıyor. Gelir dağılımındaki adaletsizliği büyütüyor. Vergi, kamu harcamalarının finansmanı için toplanır.