Cumhuriyet ve gerçekler

Cumhuriyet gazetesinin 9 Mart tarihli sayısının 1. sayfa manşetinde gündeme damgasını vuracak bir haber vardı:"Giderlerse gitsinler..."Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, muhtarlarla buluştuğu bir etkinlikte doktorları hedef alışını irdeliyordu gazetemiz. "Tüm doktor ve sağlık çalışanlarının yaklaşmakta olan Tıp Bayramı'nı kutlarım.." diyeceğine 8-9 bin lira maaşı yeterli bulmayıp (haklı olarak) yurtdışına giden hekimleri yerden yere vurmuştu Cumhurbaşkanı. İki, üç internet sitesi, bir iki de gazete dışında bu konuyu gündeme taşıyan olmadı.Galiba en çok da bu yaralamıştı tıp dünyasını. Bir doktor arkadaşım, "İyi ki varsınız" diyerek aradı. "Sayın Cumhurbaşkanı, hastaneleri biz yaptık diyor ve genç arkadaşlarımın aldığı 8-9 bin liraya laf ediyor. Madem öyle bundan sonra hastaları da duvarlara muayene ettirsin, tıbbi görüntüleme cihazı olarak da tavandaki, iki günde bir patlayan florasanları kullansın. Uzmanlığımı yaptığım Berlin'e gidiyorum" sözleri bir anlamda vedaydı. Gerçekten de istifasını vermiş ertesi gün. "Sayın Cumhurbaşkanı'nın giderlerse gitsinler" sözünü dinleyip "Gördüğüm lüzum üzerine..." diye başladığı bir dilekçeyle...Evet, bugün Tıp Bayramı. "Kutlu olsun" diyemiyorum çünkü ortada kutlanacak bir şey yok.Çalışma şartları berbat; darp edilme, bıçaklanma, hatta öldürülme olasılıkları uzak değil. Üstelik açlık sınırında yaşamak zorundalar o maaşlarla!Gelgelelim doktorlara "8-9 bin lira çok" diyen ülke yöneticileri, sağlıkçılardan kıstıkları parayı müteahhitlere, işletmecilere vermekten çekinmiyorlar. Hem de "ballı kaymaklı" garanti ödemeli, hatta yenmeyen hasta yemeğinin parasını bile garanti ederek. Cumhuriyet bu konunun da takipçisi oldu geçen hafta.İşin garibi, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, resmi kanallardan Cumhuriyet'i yalanlama yanlışına da düşecekti. Ne var ki Cumhuriyet'in genç habercisi Sarp Sağkal, konunun üzerine gitti, Çin Endüstri ve Ticaret Bankası ile Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'nın internet sitesine erişip Koca'nın tekzip açıklamasını yalanladı! Çünkü krediyi verenler, "Evet devlet garantisi var" diyorlardı. Konu, yalanlamadan, tekzipten açılmışken, buradan Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'a da seslenmek istiyorum: "Lütfen, mahkemeleri, muhalif basını susturmak için bir araç olarak görmeyin. İşe yaramıyor! Kâğıt israfı sadece. Çünkü Cumhuriyet yine -doğru- bildiğini dün olduğu gibi bugün de yazacak. Hele hele, bir milletvekilinin TBMM çatısı altındaki demeci haberleştiren yayın organına asla tekzip yollatmayın. Çünkü bu saçma sapan 'tekzip' metinleri, önümüzdeki yıllarda hukuk fakültelerinde, 'Toplumun vicdanını zedeleyen kararlar' olarak öğrencilere gösterilecek.Gelin şu rövanşist duygulardan vazgeçin, "Bizim müteahhitler hakkında nasıl yazı yazarlar, bas şunlara cezayı" diyen hatırlı eş dostu yanınıza bile sokmayın!"Doğruyu yol haritası edinen Cumhuriyet'in geçen hafta üzerine gittiği bir başka konu da akaryakıt