Kayırma, torpil, parti devleti

Geçenlerde muhalefet kanadından bir milletvekili şöyle konuşuyordu:"Neredeyse apartman yöneticisini bile kendilerine yakın isimlerden seçecekler."Doğru söze ne diyebiliriz ki, 20. yılını geride bırakan AKP Türkiyesi'nin geldiği noktayı çok iyi özetledi, adını vermek istemediğim siyasetçi...Cumhuriyet de geçen hafta boyunca, "torpil, kayırma, parti devleti" konularının üzerine gitti cesurca.İzmir Temsilcimiz Tuncay Mollaveisoğlu'nun, "Parti devleti sınır tanımadı" başlıklı haberi, Türkiye'nin bürokrasi çarklarına AKP'nin nasıl çomak soktuğunu, işleyişi nasıl siyasallaştırdığını kanıtladı. Düşünsenize, işinin uzmanı, eğitimli, deneyimli bir orman şefi olan Ümran Pınar adlı hanımefendi, yetki alanındaki taşocağının kaçak yolla çalıştığını, ormanları katlettiğini ortaya çıkarıyor. Sonra da üstleri tarafından kutlanması gerekirken ışık hızı ile görevinden alınıyor. Niye Çünkü taşocağının işletmecisi AKP'li Islahiye Belediyesi ve bu ülkede AKP ile ilişkili bir kişi ya da kurum "de-net-le-ne-mez."Buradan Orman Bakanı Prof. Dr. Vahit Kirişci'ye çağrımızdır; Ümran Hanım'ı hemen görevine iade edin, üstelik kendisini de doğayı, ormanı, yarınları koruma adına çalıştığı için ödüllendirin. Ya da farklı bir kusuru varsa kanıtlayın! Yoksa siz de parti devleti ayıbına ortaklık edersiniz!Söz parti devleti ve torpilden açılmışken pazar günkü manşetimiz de AKP'nin adındaki "adalet" ifadesiyle nasıl ters düştüğünü kanıtlar cinstendi. Haber merkezinden Cengiz Karagöz, Hasankeyf'te belediye, PTT, il müdürlüğü gibi kurumlarda işe alınma şartlarını haberleştirerek AKP'nin, "Bizden olsun da ne olursa olsun" zihniyetini gözler önüne serdi. Hasankeyf'teki "keyfi" uygulama ile aklınıza gelebilecek her kurum, her şirket, AKP'li başkan ve yönetiminin eş-dostunu kadrosuna katmış. Alım listesinin ön sıralarında da sayıları bir hayli fazla olan "amcaoğulları" var! Ne güzel değil mi, partiden birileri listeyi veriyor, arkası olmayan işsiz kalırken akraba kadroya giriyor; liyakat falan hak getire!Geçen haftanın önemli bir gündem maddesi de Suriye ile yaşanan yeni krizdi. AKP yıllardır, Şam krizini çözemedi. Ancak bu kez işler biraz karışık. Çünkü Azez başta olmak üzere Cerablus ve Afrin'deki Türkiye karşıtı eylemler kırmızı çizgiyi geçti. Özellikle, Türk bayraklarının yakılmak istenmesi tehlikeli bir oyunun en önemli enstantanesi. Eğer, kıymeti Alanya'daki siyasi gücünden menkul Sayın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, ÖSO ile ilişkileri sınırlandırıp, Suriye merkezi hükümeti ile ilişki kurmazsa sınır güvenliği meselesi Türkiye'yi zor durumda bırakır. Cumhuriyet gazetesinin bu konudaki tavrı nettir. Dünkü Olayların Ardındaki Gerçek köşesinde ifade ettiğimiz gibi, "Türkiye bir an önce Şam yönetimi ile temasa geçmeli, din ve mezhebe bağlı politikalardan da vazgeçmelidir." Sonuçta ulusal güvenlik, her türlü politakının önündedir!Geçen haftanın, üzerinde çokça konuşulan bir konusu da CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptığı, "YSK'de (Yüksek Seçim Kurulu) bulunmayan bazı kayıtların kendi ellerinde olduğu" açıklamasıydı. AKP kanadı, yaygara kopardı, "YSK'de olmayan bilgiler nasıl sizde olur" diye.CHP, "YSK'den aldığımız ham veriyi olgunlaştırdık" diye bir açıklama yaptı. İşin